Cumamız mübarek olsun. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerimize olsun. Cuma günü güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gündür. Bugün, Rabbimizin huzuruna durduğumuz, hep birlikte Allah’a el açıp yalvardığımız, günahlarımıza af ve mağfiret dilediğimiz mübarek bir gündür. Bugün, birlik ve beraberliğimizi pekiştirdiğimiz; acı ve hüzünlerimizi, sevinç ve mutluluklarımızı paylaştığımız haftalık bayram günümüzdür. Gönlümüzü dünyevî kaygılardan arındırıp huzur ve sükûnete erdirdiğimiz diriliş günümüzdür.
Bu gün Müslümanların yerine getirmesi gereken sorumlulukların en önemlisi, Cuma namazını eda etmektir. Cuma namazı, Yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de kendisine özel bir yer ayırdığı müstesna bir ibadettir. Cuma günü; vaaz, hutbe ve namazıyla bizleri hata ve günahlardan arındırır, iyiye ve hayra yönlendirir; ilim, irfan ve hikmetle donatır, toplumsal hayatımızı ayakta tutan değerlerle buluşturur. Bu kutlu vakitten istifade etmek isteyen her bir mümin, dünyevî meşgalelerini bırakıp Cenâb-ı Hakk’ın davetine icabet etmelidir. Abdestini güzelce almalı, temiz ve namaz kılmaya uygun kıyafetlerini giymeli, üzerine güzel kokular sürerek erkenden camiye gelmelidir. Camiye vardığında ise Allah’ın misafiri olarak cami âdâbına riayet etmeli; okunan ayetleri, verilen vaazları ve nasihatleri huşû içinde dinlemelidir.
Cuma namazı esnasında Cuma hutbesini dinlemek te önemli bir husustur. Çünkü Hutbe, nebevî bir sesleniştir, Yüce Rabbimizin emir ve yasaklarını hatırlatmadır. İnsanlığı Allah’ın yoluna, İslam’ın aydınlığına ve Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in güzel ahlakına davettir. Cuma namazının şartıdır. Hutbesiz Cuma namazı olmaz. Hutbeyi namazdaymış gibi dinlemek gerekir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s), hutbe okunurken konuşan birisine ‘sus!’ dahi dememeyi öğütlemişir.
Cuma, müslümanların haftalık toplu ibadet günüdür. Bir hadiste “Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır; Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır.” [Müslim,“Cum'a”,18.] buyurulmakta, başka bir hadiste, bu günde dualara icabet saati bulunduğu haber verilmekte” [Hâkim, I,279.] cuma günü gerekli temizliği yaptıktan sonra camiye gidip hutbe dinleyen ve namazı kılan kimsenin önceki cuma ile o cuma arasındaki günahlarının affedileceği belirtilmekte [Buharı, “Cum'a”,6,19; Müslim, “Cum'a”,26],bu günü hafife alarak üç cuma namazını terkedenin kalbinin mühürlene ceği bildirilmektedir [Ebû Dâvûd, “Salât”, 204] (Kurban bayramı arefesi cumaya rastladığındaki haccın “hacc-ı ekber” kabul edilmesi de bu günün önemini ifade eder.)
Cuma günü, namaza gelmeden önce tırnak kesmek, dişleri temizlemek, temiz elbiseler giymek, hoş kokular sürmek, boy abdesti almak sünnettir. (bazılarınca gusül farzdır) “Ey iman edenleri Cuma günü namaza çağırılınca Allah'ı anmaya (namaza) koşun ve alışverişi bırakın….”[el-Cum'a: 62/9-10.]ayeti“Allah, önemsemediği için üç cumayı terkedenin kalbini mühürler.”[Ebû Dâvûd,“Salât”, 204; İbn Mâce, “îkâmetü's-salât”, 93; Tirmizî, “Cum'a”,7; Nesâî, “Cum'a”,2.] “Bazı kimseler, ya cuma namazını terketmekten vazgeçerler ya da Allah onların kalplerini mühürler ve artık gafillerden olurlar”[Müslim, “Cum'a”, 12; Nesâî, “Cum'a”, 2] hadisleri cuma namazının faziletini, kuvvetli farz olduğunu ve özürsüz terkinin büyük günah olduğunu bildirmektedir.
Cuma Namazının Şartları
Hz. Peygamber cuma namazını ilk defa hicret esnasında, Medine yakınlarındaki Rânûnâ vadisinde/Salim b. Avf kabilesini ziyaretinde kıldırmıştır.(Es'ad b. Zürâre'nin hicretten önce Medine'de kıldırmasına bakıldığında Mekke'de farz olup ancak kılınamamıştır;hicrette farz kılındığı düşünüldüğün de ise Es'ad b. Zürâre'ninki nafile olmaktadır)Cuma namazı, cuma günü öğle namazı vaktinde kılınan (yerine geçen) farzı iki rek'at bir namaz olup öncesinde hutbe okunması sıhhat şartlarındandır.
Vücûp (Farz Olma) Şartları.
1. Erkeklik. (Hz. Peygamber kadın, çocuk, hasta ve köle hariç, her müslümana farz olduğunu bildirmiş olup [Ebû Dâvûd, I, 280; Hâkim, I, 425] bunda ittifak/icma oluşmuş olup (ancak kadınlar isterse katılabilirler) bazıları ayetteki farz hitabına (bazı karineler müstesna)kadınları dahil etmezken, bazıları, o dönem kadına, ailedeki görev ve sorumluluklarına, cemaat ve dayanışmadaki yerine istinaden dışarıda tutulduklarını söyleyerek dahil ederler.
2. Mazeretsizlik (Gittiğinde hastalığı artacak hastaya, hastasına zarar gelecek bakıcı/hemşire/doktora, yürüyemen yaşlıya, bulaşıcı hastalık taşıyana,tüm mezheplere göre, camiye götürecek kimsesi olmayana, ayakları felç veya kesilmişe, yatalak olana, Hanbeliler, Ebû Yûsuf ve İ.Muhammed'e göre götürecek kimsesi olmayan köre (E.Hanîfe, Mâlikî ve Şâfiîler'e göre olsa bile)ağır zarar/sıkıntı verecek şiddette yağmur, soğuk, sıcak, çamur vbhava/yol şartlarında, mal, can veya namusun tehlikeye gireceği durumlarda farzdeğildir)
3. Hürriyet(Hz. Peygamber’in de dikkate aldığı olguda tüm zamanını efendisine tahsis etmek durumunda olup aksi halde azar ve ceza görecek olan kölelerve esirler büyük çoğunluğa göre yükümlü değilken, Zahirîlere göre hürriyet şartolmayıp dolayısıyla hapishanede düzenleme yapılabilir ve izn-i âm/umuma açık olma şartı da etkilemez.)
4. İkamet (Büyük çoğunluğa göre, cuma kılınan yerde mukim olmak gerekirken, Zührî ve İbrahim Nehaî gibi müctehidlere göre orada konaklayan, Zâhirîler'e göre yolcularda yükümlüdür)
Sıhhat(Geçerlilik)Şartları
1) Vakit. Hanbelîleregöre güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden öğlevakti çıkıncaya kadar, diğerlerinde öğle namazı vaktinde kılmak
2) Cemaat. Ebû Hanîfe ve İ.Muhammed'e göre, imamhariç mukim, yolcu, özürlü,hasta vs en az üç, Ebû Yûsuf a göre en aziki kişi (Ebû Hanîfe birinci rek'atın secdesine, Ebû Yûsuf ve Muhammed iftitah tekbiri alınıncaya, Züfer ikinci rek'attan sonra teşehhüt süresi kadar hazır bulunmalıdır der) İ.Şafiî'ye göre, âkil baliğ, hür, daimî mukim (imam yolcu ise, kendi dışında) kırk erkek (Fatihayı okuyamayan/çabalama yanvarsa sahih olmazken, hutbede veya namazın bir yerinde aşağıya düşerse fâsid olur.) Hanbelîlerde benzer görüşte olupMâlikîlerdemukim bir imam veen az on iki muktedi, (İ. Mâlikin kırk kişiden az olabilirse de de üç dört ile olmaz görüş de vardır) Taberî ise imam hariç bir derken, dört, yedi, dokuz, yirmi, otuz, seksen diyenler de vardır.
3) Şehir. Hanefîler'e göre, cuma namazı şehir veya şehir hükmünde/ya da bu yerin civarında/mezarlık, atış alanları, toplanma sahaları ve bu uzaklıktaki yerlerde (fetvaya esas/müftâ bih görüşe göre “en büyük camisi cuma namazı mükelleflerini alamayacak yoğunlukta nüfusa sahip olan” bazılarına göre, bir yöneticisi olan, farzı eda edecek sayıda mukim cemaat bulunanbüyük küçük yerleşim biriminde/köy, beldede); Mâlikîler'e göre devamlı oturulan şehir, köy vb. veya civarında (çadır vb. de, cami olmayan yerde kılınamaz.);Şâfiîler'e göre, devamlı oturulanşehir veya köy sınırları içinde (Çöl veya çadırda kılamaz); Hanbelîler'e en az kırk kişinin devamlı oturduğu yerde kılınması gerekir.
4) Cami. Bütün mezheplere göre bir şehirde/birimdebir camide (E Hanîfe'nin bir ve birden fazla şeklinde iki görüşü vardır ve İ.Muhammed de ikincisini benimserken, E.Yûsuf şehir nehirle bölünüyor veya zayıflar/yaşlılar gelemeyecek büyüklükte ise iki camide kılınabilir)Hanefîlerdeki esas fetvaya göre,cami birden fazla ise hepsindekılınabilir ki, Ebû Hanîfe ve İ.Muhammed de bu görüştedir. Şâfiîler'e göre, birden fazla cami olsa bile bir camide kılınmazsa ilk başlayan camininki geçerli olur/diğerleriöğle namazını da kılmalıdır(şehrin büyüklüğü veya güvenlik, sağlık vb. nedenlerle toplanılamıyorsa birden fazla camide kılınabilir, öğle namazı da gerekmez.) Mâlikîler'de de, zorunlu değilken birden fazlacamidekılındığında eskiden beri kılınan camideki, Hanbelîler'de de, bir cami yeterli iken ikincide, ikinci yeterli iken üçüncüde kılındığında devlet başkanının/temsilcisinin kıldırdığı sahih olur.
5) İzin. Hanefîlerde, devlet başkanı/temsilcisi/yetkilisi kıldırmalı,(Abbâsîler'den itibaren resmî/yarı resmî mezhep olmanın sonucu bu gibi şartlar getirmişlerdir) diğer mezheplerin bazı bilginlerine göre de,zorunlu değilken birden fazla yerde kılındığında devlet başkanı/temsilcisinin kıldırdığı sahihtir. (Günümüzde cami yapımına izin verilmesi, imamların maaşlarının devletçe ödenmesi ve kamusal örgütlenme de izin olup sonraki Hanefî fıkıhçılar, devlet başkanı/izni bulunanmasa da cemaatin selâhiyet verdiği birisikıldırabilir demişlerdir. Yine, Hanefilerce benimsenen, herkese açık olma (izn-i âm/genel izin) da, devlet başkanının/yetkilisinin izni kapsamında olup, umumi izinli camide belirli kimselerle, ancak başka gelen olmamışsa, geçerli olurken, güvenlik ve gizlilik alanlarında ise izn-i âm aranmaz.) Ayrıca bir caminin yetkilisi namazı başkasına kıldırtabileceği gibi hutbeyi de okutabilir.
6) Hutbe. a) Rüknü Ebû Hanîfe'ye göre Allah'ı zikir, (elhamdülillah,sübhânallâh veya lâ ilahe illallah yeterli ise de mekruhtur) Ebû Yûsuf ve Muhammed'e göre hutbe denilecek kadar (en az teşehhüd miktarı) zikir, İ.Mâlik'e göre müjdeleyen veya sakındıran, İ.Şafiî'ye göre,iki bölümünde de hamd ve salavat olan,takvayı tavsiye eden, birinde âyet okunan (birincide efdal) ikincide müminlere dua edilen hitap olup, Hanbelîlerde de (sonuncu hariç) aynıdır. b) Şartları Hanefîlerde, vaktinde,namazdan önce,hutbe niyetiyle, cemaate okunmalı (cemaat şart değil görüşüvarsa da, fetva, ‘kendisiyle cuma namazı sahih olabilecek en az bir kişi’ üzerine olup cemaatin işitmesi de şart değildir.) hutbe ile namaz arası, başka şeyle kesilmemeli (Hatibin hadesten taharet ve setr-i avreti ve ayakta okuması şart değilse de,sünnet, hatta bazılarınca vacip olduğundan riayet gerekirken, hutbenin Arapça olması da şart değildir.) Mâlikîler'de, ayakta, ikisi de öğle vaktinde, ikisi de hutbe içeriğinde, mescidin içinde,namazdan önce, en az on iki kişinin huzurunda, açıktan, Arapça okunmalı, ikisi arasına ve namazla aralarına başka şey sokulmamalı (hatibin abdestli olması ve niyet şart değildir.) Şâfiîlerde, rükünleri Arapça, öğle vaktinde, namazdan önce, gücü yetiyorsa ayakta, mazereti yoksa ikisi arasında oturarak, okunmalı, ikisinin de rükünlerini en az kırk kişi dinlemeli, ve ikisi arasına namazla aralarına başka şey sokulmamalı, hatip hadesten ve necasetten temiz olmalı, setr-i avrete riayet etmeli, erkek olmalı, sesini kırk kişinin duyabileceği şekilde yükseltmeli, imamlığı sahih olmalı,en azından farzı sünneti ayırabilmeli/farzı sünnet bilmemeli(niyet şart değildir.) c) Sünnetleri Hatibin,abdestli ve avret yerleri örtük (vacip de denir.) olması, minbere kolayca/eziyet etmeden çıkabilmesi için ilk sünneti minbere yakın yerde/önünde kılması (uzakta/mihrapta mekruhtur), minberde cemaate dönük oturup, ezanı dinlemesi/ezanın huzurunda okunması, iki hutbeyi deayakta(vacip de denir.)kılıç, yay veya bastona dayanarak, cemaate dönük, içindeneûzübesmele çekip,açıktan hamd ve senadan sonra, kelime-i şehâdet ve salavat getirmesi, eûzü besmele ile bir âyet okuyup, nasihatte bulunması,hutbeyi iki bölüm halinde ve aralarında üç kısa âyet müddetioturarakokuması,ikinci hutbeye de hamd ve salavatla başlayıp, müminlerin af ve mağfireti, afiyet ve esenliği ve muzaffer olması için dua etmesi, birinciye göre daha alçak sesle okuması,hutbeyi kısa tutması, cemaatin işitebileceği sesle okuması, hutbeden sonra kamet getirilmesi,namazıhutbe okuyanın kıldırması.(Hanefîler'de sünnet olan bu hususların bir çoğu Şafîîler'de sıhhat şartıdır.) d) Hutbede Mekruh Davranışlar Sünnetlerini terk etmek, hutbe esnasında sağa sola bakmak, selâm verip almak, hatta namaz kılmak mekruh, konuşmak/konuşanı uyarmak ise tahrîmen mekruh olup, hatiple cemaatin sorulu-cevaplı konuşması dahi (Hz. Peygamberin böyle yaptığı rivayet edilmekle birlikte) cami disipliniaçısından kerih/çirkin görülmüştür (Hz. Peygamber anıldığında ise sessiz kalmalı veya içinden salavat getirmelidir.)
Cuma Namazının Kılınışı
Öğle vakti girince ezan(dış) okunup sırasıyla; vakit uygunsa 2 rek'at tahiyyatü'l-mescid, 4 rek'at ilk sünnet, (minbere çıkmışsa hatip beklenir.) iç ezan, hutbe, kamet, cemaatle 2 rek'at farz, sonra 4 rek'at son sünnet, 4 rek'at zuhr-i ahîr/son öğle namazı 2 rek'at “vaktin sünneti” kılınır. (farzdan sonraki sünnetin kaç rek'at olduğunda farklı rivayet ve görüşler bulunmakta olup E.Hanîfe'ye göre tek selâmla dört, Şafiî'ye göre iki selâmla dört, E. Yûsuf ve Muhammed'e göre dört artı iki (toplam altı) rek'at, bazılarınca da, camide dört, dışarıda iki rek'at uygundur.) Zuhr-i Ahîr, nüfus artışı sonucu cumanın ‘bir bölgede bir tek camide kılınması’ şartının gerçekleşmemesi (birkaç yerde kılınmaya başlaması) ile, (biri sahih, ötekiler bâtıl olacağı ve hangisinin sahih, hangisinin bâtıl olduğunun bilinemeyeceği, ihtiyaten herkesin öğle namazı kılması gerektiği düşüncesiyle) gündeme gelmiş olup, (esasen İ.Muhammed'e uyarak, izdiham olsun olmasın birden fazla camide kılınıyor ve sonraki Hanefîler de bunu esas almışlarsa da) ihtiyatlı olmaya(kılmaya) devam edilmesi tavsiye edilmiştir.
Hanefîlere göre selâmdan önce yetişenin cuma namazı,(selâmdan sonra eksiğini tamamlamak şartıyla) geçerli olurken, İ.Muhammed, Mâlik ve Şafiî'ye göre, en az bir rek'atı imamla kılmak şart olup, ikinci rek'atın rükûundan sonra yetişen, öğle namazı olarak dörde tamamlar. Yolcu ve mazeretlilerin, cuma namazı kılınan bir yerde öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur.(Cuma namazını kaçıranlar da öğle namazını ezansız, kâmetsiz ve cemaatsiz kılarken, cuma mükelleflerinin, cuma kılınan bir beldede cuma kılmayıp, cumadan önce veya cuma namazı esnasında öğle namazını kılmaları haramdır)Cuma günü öğle (zeval) vaktinden/ilk ezandan önce yolculuğa çıkılabilirken, bundan sonra cuma namazını kılmadan yolculuğa çıkmak (zorunlu hareket saati çakışmıyorsa)tahrîmen mekruhtur. Hanefilerin dışındakilerde, cuma namazı kaçırılabileceği için fecirden sonra yola çıkmak doğru değildir.)Cuma namazı yükümlüsü nün zevalden sonra hatip minberde iken alışveriş yapması Hanefîlerde tahrîmen mekruh (ancak alışveriş sahih),diğer mezheplerde haramdır( akid geçersizdir).