Arapçada, örf, âdet, ceza ve karşılık, mükâfat, itaat, hesap, boyun eğme, hâkimiyet, galibiyet, saltanat, mülkiyet, hüküm, ferman, makbul ibadet, millet, şeriat”, Latince’de “religion; bir şeyi vazife edinmek, tekrar tekrar okumak, yapmak/iba det”, “insanları Tanrı'ya bağlayan bağ/iman”, Hinduizm/Sanskritçe'de‚ ‘‘dharma‘‘, Budizm/Palice’de dhamma (gerçek, doktrin, doğruluk, kanun, düstur anlamlarına gelen din, Kur'ân'da “yönetme, yönetilme, itaat, hüküm, tapınma, tevhid, İslâm, şeriat, hudud, âdet, ceza, hesap, millet” kelimeleri ile ifade edilir.
Kur’an’ın ilk dönem(Mekkî) âyetlerinde “yevmü'd-dîn/din günü, hesap, ceza-mükâfat günü” ve insanın, iman ve ameline göre hesaba çekileceği âhiret günü [el-Fâtiha, 4; ez-Zâriyât, 6] ikinci dönemde tevhid ve teslimiyet/sadece Allah'a ibadet, Allah tarafından konulan ve ona ulaştıran yol, dînen kayyimen/dosdoğru din ve ‘millete İbrahim/İbrahim'in dini’ ibareleri aynı âyette yan yana (el-En'âm: 6/161), Medine döneminde ise millet-i İbrahim ve müslimîn kelimeleri bir arada verilerek (el-Hac: 22/78), tevhidden ümmete/Allah'a teslim olanlar cemaati’ne geçilip, “dînü'l-hak” ifadesiyle son dinin esasları belirtilmiş [et-Tevbe, 29,33; el-Fetih:48/28; es-Saf: 61/9]“Allah katında din şüphesiz İslâm'dır.”[Âl-i İmrân, 19; el-Bakara:,193])); “Kim İslâm'dan başka bir dine yönelirse, onun dini kabul edilmeyecektir, o âhirette de kaybedenlerdendir”[Âl-i İmrân:3/85] denilerek İslâm'ın diğer dinlere üstünlüğü vurgulanmıştır. (Yani Mekke‘de “Tarihe ve tabiata yön veren, zamana ve âleme hükmeden, dini ortaya koyan, hesap gününün hakimi olan Allah'ın otoritesi”Medine‘de ise“Allah'a bağlı bir hayat sürdürme, müslümanlara karşı görevlerini yerine getirme; Allah'ın mutlak tasarruf ve hâkimiyet sahibi olduğu” vurgulanmıştır [el-Bakara: 2/193; el-Enfal: 8/39])
Allah ile kul arasındaki münasebeti düzenleyen bir kanun, nizam ve yol olan din ile başka inançlar da ifade edilmekle birlikte, özelde İslâm kastedilmiş [Âl-i Îmrân: 3/99] hatta İslâm'la din eş anlamlı görülüp, bütün dinlere İslâm denilmiştir.[Âl-i İmrân: 3/85; en-Nisâ: 4/125; el-Mâide: 5/3; eş-Şûrâ: 42/13]
Dinin tanımını Batılı ilim adamları, ferdî tecrübeleri ile, a. Üstün bir gücün varlığını zihnen kabul ve ona duyulan bağlılık hissi, b. Bazı taabbüdî davranışları yapma/yükümlülüğü c.İçtimaî aidiyet duygusu gibi farklı açılardan yaparken, tabiat/insan üstü varlıklara inanç, kutsalla kutsal olmayanı ayırma; ibadet, âyin ve törenler; yazılı veya yazısız gelenek; tabiat üstü, insan üstü varlık veya kutsalla ilgili duygular; insan üstü ile irtibat; âlem ve insan, hayat ve ölüm ötesi fikri, hayat nizamı; içtimaî grup/cemaat ve bu gruba mensubiyeti de dini oluşturan unsurlar olarak görmüşlerdir. İslâm bilginlerine göre ise din, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle hayırlı olana götüren ilâhî kanundur. (Her nekadar din beşer kaynaklı değil ise de, bir akıl ve tercih konusu, bir aksiyon alanı, ilâhî gerçekleri müşahede ile kavrama yolu veya sadece vahiyle elde edilebilen gerçekler bütünüdür.),
Din tarihin bütün devir ve toplumlarında mevcut bir olgu olup, doğuştan dinî duygu sahibi/fıtrî-dinî bir varlık olan insanın[er-Rûm: 30/30]özündeki bilinçle ortaya çıkıp gelişerek her dönemde canlılığını korumuştur. İnsan, yapısı itibariyle dine muhtaçtırve ihtiyaçlarını karşılayacak olan en köklü müessese de dindir. İslâm‘a göre ilk insan (ilkel, mantıkî düşünce ve yorumdan yoksun bir vahşi olmayıp), Allah'ın emirleri ne muhatap, sorumluluğunun bilincinde ve en güzel biçimde yaratılmış seçkin bir varlıktır.
İlk insan, Allah'ın, halife (endi kanunlarına ilaveten kendisi adına kanun koyucu ve uygulayıcı/uygulattırı cı) olarak niteleyip seçtiği bir peygamberdir. İslâm'a göre ilk peygamberin tebliğ ettiği din ile sonraki peygamberlerin tebliğ ettiği dinler aynı olup ancak son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)'in tebliğ ettiği dine İslâm denmiştir.(Esasen hepsi Allah'tan gelmiştir ve ilk insandan/peygamberden son peygambere kadar bildirilen tüm dinler tevhid dini olup hepsinin ortak adı İslâmdır ve Allah'a iman, peygamberlik ve âhiret inancı da hepsinde ana ilkelerdir.)
İnsanlar hak dinden uzaklaştığında, Allah cc peygamberler göndererek dinlerini öğrenip uygulamaya çağırmış veya yeni bir din ve şeriat göndermiş ve insanları da, bunu kavrayıp benimseyecek, hayatlarını buna göre düzenleyecek kapasiteye/fıtrata sahip/yatkın/meyilli olarak yaratmıştır(et-Tîn: 95/4;er-Rûm:30/30)İslâm bilginleri nin çoğunluğuفَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِ ينِ حَنِيفا فِطْرَةَ اللَِّه الهتِي فَطَرَ النهاسَ [er-Rûm:30/30]âyetindeki fıtratullah tabirini Allah'ın dini/İslâm ve tevhid olarak telakki ederken, bir hak dinin, peygamberine veya ortaya çıktığı kavme nisbeti ise fazla kabul görmemiştir
Batı'lılarca, ilk dönemlerde insanların tabiat olaylarına kutsallık atfettiği (natürizm), ruhlara tapındığı (animizm), büyüye, bitki ve hayvanların kutsallığına inandığı (totemizm) veya kutsalı toplumun ve sosyal yaptırımın belirlediği gibi inanışların ileri dönem dinlerinin temelini oluşturduğu, dinin kaynağı nın hurafe türü inançlar, bâtıl itikadlar ve çok tanrıcılık olduğu, ilkel kavimlerde dinin en basit ve sade şekline rastlanabileceği (tekâmül nazariyesi), tek Tanrı inancına evrim neticesinde ulaşıldığı (ilkel monoteizm) söylense de, mesela animizm savunucularından Taylor'un öğrencisi Andrevv Lang, bu konuda örnek gösterilen ilkel Güneydoğu Avustralya kabilelerinde dahi animizme rastlanmadığını, aksine insanların ahlâkî âdaba riayetlerini denetleyen ve gökte bulunan bir yüce Tanrı kavramına her yerde rastlandığını/dolayısıyla insanoğlunun en eski inancının tek Tanrı inancı olduğunu ortaya koymuş, hatta Wilhelm Schmidt bütün ilkel kabilelerde bir yüce varlık inancı bulunduğunu ispatlamıştır/dinin kaynağının tevhid olduğu ortaya konmuştur.(Ancak bu yüce varlık inancının sonradan politeizm ve ani mizme dönüştüğü de açıklanmıştır.)
Batılılar dini şöyle tasnif etmişlerdir: 1.Tanrı açısından.a.Tek tanrılı/ilâhî. b.İki tanrılı/Düalist; Mecusîlik. c.Çok tanrılı; Eski Yunan, Roma, Mısır. d.Tanrısıbelirsiz; Budizm, Şintoizm. 2.Sosyolojik-tarihî açıdan. a.Kurucusu olan/Yahudilik, Hıristiyanlık, İslâm, Budizm. b.Geleneksel/Tebliğcisi Belirsiz/İlkel;Eski Yunan ve Mısır.(veya İlkel;Nuer,Dinka,Ga. Millî/Geleneksel;Eski Yunan, Eski Mısır, Roma) c.Evren sel; Hıristiyanlık, İslâm. 3.Coğrafik-tarihî açıdan. a.Ortadoğu/Sami;Yahudilik, Hıristiyanlık, İslâm, b.Hint; Hinduizm, Budizm, Jainizm, c.Çin-Japon; Konfuçyanizm, Taoizm, Şintoizm, d.Afrika. (Tipolo jik, morfolojik, fenomenolojik, vahye dayanan-dayanmayan, misyonerliğe yer veren-vermeyen, âhiret inancı olan-olmayan, kutsal kitabı olan-olmayan, geçmişin-günümüzün, bölgesel/kıtasal-yaygın ayrımı da vardır) İslâm alimlerine göre ise din,“Allah katındaki din”[Âl-i İmrân:3/19], “dosdoğru din” [er-Rûm: 30/30]“hak din”[et-Tevbe: 9/33; el-Fetih: 48/28; es-Saf: 61/9] ayetlerine istinaden “hak din (milel)-bâtıl din (nihal/firak) şeklinde gruplandırılırken (Kur'ân’da İslâm dışı inançlara da din denilir), ilâhî/semavi olanlara hak;(İslâm mahfuz,Yahudilik ve Hıristiyanlık muharreftir) ilâhî olmayanlara ise bâtıl denmiştir (İlâhî-bâtıl ayırımını yapan Şehristânîye göre, müslümanlar, Ehl-i kitap ve Mecûsîler‘‘aslî din ehli’’olup, filozoflar, Sâbiîler, Dehrîler, yıldıza ve puta tapanlar ve Brahmanlarise ‘‘kendi beşerî telakkilerine uyanlar’’dır.)