Araca Binerken
((بِسْمِ اللهِ، الْحَمْدُ ِللهِ ﴿سُبۡحَٰنَ ٱلَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُۥ مُقۡرِنِينَ ١٣ وَإِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ ١٤ ﴾ اَلْحَمْدُ ِللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ، اَللهُ أَكْبَرُ، اَللهُ أَكْبَرُ، اَللهُ أَكْبَرُ، سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ ليِ، فَإِنَّهُ لاَيَغْفِرُ الدُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ.))
"Bismillah. Hamd, Allah’adır. Bunu bizim hizmetimize veren Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederiz. Yoksa biz buna güç yetiremezdik. Şüphesiz ki biz, Rabbimize döneceğiz. Hamd, Allah’adır. Hamd, Allah’adır. Hamd, Allah’adır. Allah en büyüktür.Allah en büyüktür. Allah en büyüktür.Allahım! Seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim.Ben nefsime zulmettim, beni bağışla. Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın."[1]
[1] Ebu Dâvud, (3/34); Tirmizi (5/501); bkz. Sahih-i Tirmizi (3/157).
YOLCULUĞA ÇIKARKEN
(( اَللهُ أَكْبَرُ،اَللهُ أَكْبَرُ،اَللهُ أَكْبَرُ ﴿سُبۡحَٰنَ ٱلَّذِي سَخَّرَ لَنَا هَٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُۥ مُقۡرِنِينَ ١٣ وَإِنَّآ إِلَىٰ رَبِّنَا لَمُنقَلِبُونَ ١٤ ﴾ اَللَّهُمَّ إِناَّ نَسْأَلُكَ فيِ سَفَرِناَ هَذاَ الْبِّرَّ وَالتَّقْوَى، وَمِنَ الْعَمَلِ ماَ تَرْضَى، اَللَّهُمَّ هَوِّنْ عَلَيْناَ سَفَرِناَ هَذَا وَاطْوِ عَنَّا بُعْدَهُ، اَللَّهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ فيِ السَّفَرِ، وَالْخَلِيفَةُ فيِ الأَهْلِ، اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثاَءِ السَّفَرِ وَكَآبَةِ الْمَنْظَرِ وَسُوءِ الْمُنْقَلَبِ فيِ الْمَالِ وَاْلأَهْلِ.))
"Allah en büyüktür.Allah en büyüktür.Allah en büyüktür. Bunu bizim hizmetimize veren Allah’ı tüm noksanlıklardan tenzih ederiz.Yoksa biz buna güç yetiremezdik. Şüphesiz ki biz, Rabbimize döneceğiz. Allahım! Senden, bu yolculuğumuzda iyilik ve takva, râzı olacağın amel dileriz. Allahım! Bu yolculuğumuzu bize kolaylaştır ve onun uzaklığını bize yakın kıl.Allahım! Sen, yolculukta dost ve âilemiz için vekilsin.Allahım! Yolculuğun meşakkatinden, üzücü manzaradan, âilem ve malımda kötü değişikliklerten) sana sığınırım."[1]
(( آيِبُونَ تاَئِبُونَ، عاَبِدُونَ، لِرَبِّناَ حاَمِدُونَ.)
[1] Müslim, (2 / 998).
BİR YERLEŞİM MAHALLİNE GİRERKEN
(( اَللَّهُمَّ رَبَّ السَّماَواَتِ السَّبْعِ وَماَ أَظْلَلْنَ، وَرَبَّ الأَرَضِينَ السَّبْعِ وَماَ أَقْلَلْنَ، وَرَبَّ الشَّيَاطِينَ وَماَ أَضْلَلْنَ، وَرَبَّ الرَّياَحِ وَماَ ذَرَيْنَ. أَسْأَلُكَ خَيْرَ هَذِهِ الْقَرْيَةِ وَخَيْرَ أَهْلِهاَ، وَخَيْرَ ماَ فِيهاَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهاَ وَشَرِّ أَهْلِهاَ وَشَرِّ ماَ فِيهَا.))
"Yedi kat gök ve onun gölgelediklerinin Rabbi, yedi kat yer ve onun barındırdıklarının Rabbi, şeytanlar ve onların saptırdıklarının Rabbi, rüzgârlar ve onların sürükleyip götürdüklerinin Rabbi olan Allahım! Bu köyün, bu köy halkının ve bu köyde bulunanların hayırlısını senden dilerim. Bu köyün şerrinden, bu köy halkının şerrinden ve bu köyde bulunanların şerrinden sana sığınırım."[1]
[1]Hakim,sahih olduğunu söylemiş İmam Zehebi de muvafakat etmiştir, (2/100); İbn-i es-Sünnî (h.524); Hafız, hasen olduğunu söyler, el-Ezkâr’, thk, (5/154). Abdulaziz b. Baz; “Nesâi, hasen bir isnadla rivâyet etmiştir” der. bkz. Tuhfetu’l-Ahyar (s.37).
ÇARŞI VE PAZARA GİRERKEN
(( لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ، يُحْيِي وَيُمِيتُ وَهُوَ حَيٌّ لاَ يَمُوتُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ.))
"Allah’tan başka hak ilah yoktur.O, birdir ve O'nun ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. O, yaşatır ve öldürür. O, diridir, ölmez. Her türlü iyilik, O’nun elindedir. O, her şeye gücü yetendir."[1]
[1] Tirmizi, (5/291); Hâkim, (1/538); Elbâni, Sahih-i İbn-i Mâce (2/21); Sahih-i Tirmizi (3/152).
BİNEK TÖKEZLEYİP SARSILINCA
(( بِسْمِ اللهِ.))
"Bismillah (Allah’ın adıyla)."[1]
[1] Ebu Dâvud, (4/296); Elbâni, sahihtir der. Bkz. Sahih-i Ebî Dâvud (3/941).
YOLCUNUN GERİDE KALANLARA DUASI
(( أَسْتَوْدِعُكُمُ اللهَ الَّذِي لاَ تَضِيعُ وَداَئِعُهُ ))
"Sizi, kendisine bırakılan emânetler kaybolmayan Allah’a emânet ederim."[1]
GERİDE KALANLARIN YOLCU İÇİN DUASI
(( أَسْتَوْدِعُ اللهَ دِينَكَ، وَأَماَنَتَكَ، وَخَواَتِيمَ عَمَلِكَ.))
"Dinini, emânetini ve işlerinin âkibetini Allah’a emânet ederim."[2]
((زَوَّدَكَ اللهُ التَّقْوَى، وَغَفَرَ ذَنْبَكَ، وَيَسَّرَ لَكَ الْخَيْرَ حَيْثُ مَا كُنْتَ.))
"Allah seni takva ile rızıklandırsın,günahını bağışlasın ve nerede olursan ol, senin için hayırlı olanını kolaylaştırsın."[3]
[1] Ahmed, (2/403); İbn-i Mâce (26943).Bkz.Sahih-i İbn-i Mâce (2/133). [2] Ahmed, (2/7); Tirmizi, (5/499). Bkz. Sahih-i Tirmizi (2/155). [3] Tirmizi. Bkz. Sahih-i Tirmizi (3/155) bak.
YOLCULUKTA TEKBİR TESBİH
Câbir ra şöyle dedi: "Biz, (Rasûlullah sav ile birlikte) yükseğe çıkınca ‘Allahu Ekber’, aşağı inince de ‘Subhanallah’ derdik."[1]
[1] Buhâri, bkz. Fethu’l-Bâri (6/135).
YOLCULUKTA SEHER VAKTİNE GİRİNCE
(( سَمِعَ ساَمِعٌ بِحَمْدِ اللهِ، وَحُسْنِ بَلاَئِهِ عَلَيْناَ. رَبَّنَا صاَحِبْنَا، وَأَفْضِلْ عَلَيْنَا عاَئِذًا بِاللهِ مِنَ النَّارِ.))
"Üzerimize olan lütfundan dolayı Allah’a yaptığımız hamdi işiten işitti. Rabbimiz! Bize yoldaş ol ve bize ihsanda bulun! Cehennem den Allah’a sığınırım."[1]
[1] Müslim, (4/2086). [ سَمِعَ سَامِعٌ ] şeklinde okunduğunda; "Üzerimize olan güzel nimet ve muâmeleleri için Allah'a yaptığımız hamde bir şahit şahitlik yaptı" anlamına gelir. [ سَمَّعَ سَامِعٌ ] şeklinde okunduğunda ise; "Bu sözü işiten, onu bir başkasına iletti ve aynısını söyledi" anlamındadır.Bu, seher vaktinde zikir ve duâ yapmanın öneminin beyanı içindir."Rabbimiz! Bize yoldaş ol ve bize ihsanda bulun" sözü ise; hoşa gitmeyen şeyleri bizden uzaklaştır, bizi koru, üzerimize nimet, lütuf ve fazlını ihsan et" anlamındadır. Bkz. Nevevi Şerhi (17/39).
YOLCULUK VS DE KONAKLAYINCA
(( أَعُوذُ بِكَلِمَاتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ.))
"Yarattıklarının şerrinden, Allah’ın noksansız sözlerine sığınırım."[1]
[1] Müslim, (4/2080).
,
YOLCULUKTAN DÖNÜNCE
Her tepenin üzerinde üç defa ‘Allahu Ekber’ der, sonra şöyle duâ eder:
(( لاَ إِلَهَ إَلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَشَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ، آيِبوُنَ، تاَئِبُونَ، عاَبِدُونَ، لِرَبِّناَ حاَمِدُونَ، صَدَقَ اللهُ وَعْدَهُ، وَنَصَرَ عَبْدَهُ، وَهَزَمَ اْلأَحْزَابَ وَحْدَهُ.))
"Allah’tan başka hak ilah yoktur. O birdir ve O'nun ortağı yoktur. Mülk O’nundur, hamd da O’nadır. O, her şeye gücü yetendir. Biz, (yolculuktan, vatanımıza selâmet içinde) dönenler,tevbe edenler, ibâdet edenler, Rabbimize hamd edenleriz.Allah vaadinde durdu, kuluna yardım etti ve (düşman) grupları yalnızca O hezimete uğrattı."[1]
[1] Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hac veya bir gazve için gittiği sefer dönüşünde bu duâyı yapardı. Buhâri, (7/13); Müslim, (2/980).
YOLDA VS DE HOŞA GİDEN GİTMEYEN DURUMLARDA
Rasûlullah sav hoşuna giden bir işle karşılaştığında şöyle derdi:
(( اَلْحَمْدُ ِللهِ الَّذِي بِنِعْمَتِهِ تَتِمُّ الصَّالِحَاتُ.))
"Salih amellerin, O'nun nimetiyle tamamlandığı Allah’a hamdolsun."
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hoşuna gitmeyen bir işle karşılaştığında ise şöyle derdi:
(( اَلْحَمْدُ ِللهِ عَلَى كُلِّ حاَلٍ.))
"Her hâlukârda Allah’a hamdolsun."[1]
[1] İbn-i es-Sünnî, Amelu'l-Yevmi ve'l-Leyle ; Hâkim, tashih eder. el-Elbâni de sahih olduğunu söylemiştir; Bkz. Sahihu'l Câmi (4/201