Bugün Hindistan’da üç milyon kişinin dini kimliğinin ifadesi için kullanılan Cayinizm, bir cinanın (zafer kazanan)ın takipçilerini ifade eder ve dokuzuncu yüzyıldan sonra bugün bilinen grup için kullanılmaya başlanır. Mahavira (büyük kahraman) olarak tanınan Vardhaman’ya izafe edilir. Ancak cayinler için bir cina, bir dinin kurucusu olmaktan daha ziyade her zaman mevcut, yok olmaz geleneğin bütün üstatları tarafından yapıldığı tarzda öğretilen hakikatin ve yolun yayıcısıdır. Her cina, bu geleneği yeniden canlandırır, yeni bir şey ortaya koymaz; çünkü yol her zaman aynıdır. Yirmi dört tane olduğu kabul edilen ve insanları kurtuluşa götürecek yolu inşa edenler anlamına gelen “tirthankaralar” olarak da adlandırılan cinalar grubunun sonuncusu, Vardhamana’dır. Bu yirmi dört tirthankaradan tarihsel bir şahsiyete sahip olanlar Vardhamana ve kendisinden önceki cina olan Parşva’dır. Parşva mö. dokuzuncu yüzyılda yaşadığına dair arkeolojik kazılar ve diğer kalıntılarda atıflar bulunan biridir.
Tarihsel Süreç
Mahavira/büyük kahraman olarak da adlandırılan Vardhamana, mö. altıncı yüzyılda kurtuluşu yalnızca kurbanla elde edileceğini kabul eden Vedacı yaklaşıma ve kast sistemine karşı olarak, alternatif kurtuluş yolları arayan ve bulduklarını söyleyen, Buda’nın da iç- lerinden biri olduğu bağımsız (nigantha) gezici dervişler (şramana) içinde yer alır. Otuz yıllık çilekeşlik ve meditasyon hayatından sonra evrenin doğası hakkında tam bir anlayışa ve dünyevi arzulardan mutlak bir kopuşa ulaşan Mahavira, ulaştığı bu anlayışı başkalarına da öğretmeye başlar. Cayin geleneğin anlatısına göre, yetmiş iki yaşında öldüğünde kadın ve erkeklerden oluşan birkaç yüzbin kişilik bir takipçi grubuna sahipti.
Ölümün arkasından cemaatin liderliği üst düzey şakirtlerine geçti. Bu şakirtler ve ondan sonra gelenlerin yönetiminde hareket, kuzey Hindistan’dan kuzey-batıdaki merkezlere doğru yayılmaya başladı. Cayinler, Mauryan hanedanlığının manastır ideallerine yönelik desteğinden yararlandılar ve Cayinizm’in gelişimi ve coğrafi bakımdan yayılımı, merkezi ve güney Hindistan’a yayılışını hızlandırdı. Mö. üçüncü yüzyılda yaşanan kıtlık yüzünden cemaatin bir kısmı Dekkan’a göç etmek zorunda kaldı. Gidenlerin geri gelmesi, kalanlarla aralarında dünyanın tam bir terkinin ifadesi olarak Mahavira’yı takiben giysi giyilmemesini, yani çıplaklığı savunanlarla beyaz bir elbisenin giyinilmesininin bunun için yeterli olduğunu savunanlar arasında bir anlaşmazlığın ortaya çıkmasına yol açtı. Bu ayrı- lık niahi olarak miladi birinci yüzyılda, Digamabaralar (gök-giyinenler) ve Svetambaralar (beyaz giyinenler) adındaki iki mezhebin ortaya çıkmasıyla sonuçlandı.
Giysiyle alakalı anlaşmazlığın yanı sıra daha çok teknik olan bazı anlaşmazlıklarda iki grup arasındaki ayrılığı derinleştirdi. Bunlar, daha sonra ele alacağımız üzere kutsal metinlerle, manastır hayatının özellikleriyle Mahavira’nın hayatı hikâyesinin farklı sürümleri ve kadınların statüsü hakkındaki bitmek bilmez anlaşmazlıklardır. Bu anlaş- mazlıklardan kaynaklanan ayrılıkların bir sonucu olarak iki grup, Cayinizm’in gelişim döneminde Hindistan’ın farklı yerlerinde ve alt kültürlerinde yoğunlaştılar. Digambalar güney ve merkezi Hindistan’daki ana Cayinist grup iken, kuzeyde ve batıdakiler ise Svetambaralar oldular. Bu ayrılığa rağmen miladi beşinci yüzyılda gelişme ve büyük bir etkiye sahip olmaya başladılar. Kralların korumasına nail olan Digambaralar merkezi ve güney Hindistan’da özellikle yerel dillerin gelişimi gibi konularda olmak üzere seçkin kültürel bir güç haline geldiler. Benzer bir rölü, daha sonraki yüzyıllarda Svetambaralar kuzey ve batı Hindistan’da oynadılar.
Bu şekilde farklı bölgelere yayılma, Cayin laik (keşiş olmayan) topluma bugüne kadar devam eden bir yapı kazandırdı. Yayıldığı bu bölgelerde çok sayıda laik kişinin harakete dâhil olması onlara ayrı bir yerin verilmesini zorunlu hale getirdi. Bu yüzden söz konusu dönemde, rivayet metinleri ve laik disiplin modelleri öne çıkmaktaydı.
On birinci ve on ikinci yüzyıllar Cayinizm’in şimdi yoğun olarak bulundukları yerlere doğru geri çekilmeye başladıkları dönemdi. Hindu teistik dinlerinin ortaya çıkışları ve krallıkların bu dinleri desteklemeleri Cayinleri bu bölgelerde istenmeyen grup haline getirdi. Digambaralar, yavaş yavaş kuzeye ve batıya çekildiler. Svetembaraların hâkimi oldukları bölgelerde daralma daha az olsa da yaşandı ve yeni Hindu hareketlerinin tâbi kazanmasıyla onun da etkisi azalmaya başladı. Ayrıca on birinci yüzyıldan itibaren İslâm’ın Hindistan’da artan varlığına şahit oldu. Bu yüzden Cayinizm’in gelişimi Digambaraların bölgelerinde olduğu gibi kuzey doğu bölgelerinde de tersine döndü. On beşinci yüzyıldan itibaren bugünkü coğrafi durumuna ulaştı. Bugün Hindistan nüfusunun çok az bir kısmını oluşturmalarına rağmen, sayılarıyla kıyaslanmayacak bir etkiye sahiptirler. Bu da, ahimsanın gereği olarak tarımla ve hayvancılıkla uğraşmayıp daha ziyade ticaretle uğraş- manın yol açtığı sonuç olsa gerektir.
Kurucusu
Vardhamana, Cayinist geleneğe göre, tirthamkaraların yirmi dördüncüsü olarak mö. 599 yılında Kşatriya sınıfına mensup bir ailede doğdu. Babası Jnatr klanının reisi Siddhartha; annesi ise, Vaişali yöneticisi Cetaka’nın kız kardeşi Trişali idi. Ailesi Parşva’nın takipçileri olduğu için, Cayinist gelenek içinde yetişti. Yosada adlı bir kızla evlendi, Anavadya adında bir kızı oldu. Onu, aynı kasttan Jamali adlı biriyle evlendirdi. Dünyevi zevklerin kendisini çok az ilgilendirdiği Vardhamana otuz yaşında, sahip olduğu her şeyi bırakarak ve din adamı cübbesi giyerek bir çileci oldu. Yirmi yol boyunca acımasız bir çilecilik yaşamı sürdürdü ve kendisini düşman halkların kötü muamelesine maruz bıraktı.
Sürdürdüğü uzun meditasyonlardan ve kendisindeki sevgiyi, nefreti, arzuyu ve isteksizliğin kökünü kazıdıktan sonra mutlak bilgiye, evrensel acıdan kurtulmanın bir metodunun keşfine ulaştı. Bu andan itibaren o bir cina, dünyanın ve ihtiraslarının “fatihi”, bir kevalin “her şeyi bilen”, bir arhat “ulu” ve bir Mahavira “büyük kahraman” haline geldi. Bundan sonraki otuz yıl boyunca Magadha etrafında dolaşarak kendisini, bulduğu yolun tebliğine adadı. Yağmur mevsimleri dışında bu tebliğe hiç ara vermedi. Bu mevsimlerde kendisinin de mensubu bulunduğu kşatriya kastının üyeleri tarafından saygıyla kabul edildi. Yetmiş iki yaşında M.Ö. 527’de öldü (Folkert, 1991, s. 258-60).
Kutsal Kitapları
Cayin geleneği bütün cinaların öğretilerinin aynı olduğunu ve kendi zamanlarında yazıya geçirildiklerini kabul ediyor olsalar da, son cina olan Mahavira’nın öğretisinin zamanında yazıya geçirilmediği çok iyi bilinmektedir. Vefatından sonra uzun bir müddet talebeleri arasında şifahi olarak nakledilen öğreti ancak, mö. üçüncü yüzyılın sonlarına doğru (yaklaşık 280) Svetambaraların insiyatifiyle Pataliputra’da yapılan konsilde derlenmiş, bu haliyle yine şifahi olarak nakledilmiş ve ancak Mahavira’nın vefatından 980 (453 ya da 466) yıl sonra Devaraddhi’nin başkanlığında Valabhi’de toplanan konsilde ilk olarak yazıya geçirilmiştir. Bundan on üç yıl sonra da, Mathura’nın konsilinde Skandhila’nın gözetimi altında nihai halini almıştır. Svetembaralar ellerinde bulunan kutsal kitap külliyatının söz konusu zamanda tespit edilen olduğunu kabul ederler.
Cayin kutsal metinlerinin diline gelince, Mahavira’nın daha fazla insana ulaşmak istemesi yaşadığı bölge olan Madagha’nın diliyle, bölgenin sınırlarında bulunan yerel dillerin karışımı bir dil kullanmasına sebep olmuştur. Bu yüzden onun kullandığı dil yarı-Magadhi anlamında Ardha-Magadhi olarak adlandırılır. Ancak Cayin kutsal metin külliyatının Madaghi’den daha çok Maharaştri’ye yakın olduğundan onu, Cayin-Praktrita’sı olarak adlandırırlar. Cayinler genel olarak kutsal metin dilini Arşa, yani rişilerin dili olarak isimlendirirler ve onu, tanrıların dili ve Sanskritçe ile diğer dillerin kendisinden kaynaklandığı temel dil olarak kabul ederler.
Farklı isimlerle bilinen Cayin kutsal kitap külliyatı (agama) 3 ana bölümden ve altmış kitaptan oluşur. I. Purvalar, II Angalar ve III Angabahyalar. Bunlar hem Svetambaraların hem de Digambaraların metinlerinin tamamını içerir. Her iki grubun kabul ettiği kutsal metin külliyatı hakkında farklılıklar olsa da, ortak noktalar da vardır. Mesela her ikisi için de temel metinler Angalardır. Svetambaralar Angaların on ikincisine yer verirken, Digambaralar bunun kaybolduğunu kabul ettikleri için Angalar içinde ona yer vermezler.
I. Purvalar (eski metinler). On dört metinden oluşur. Cayinler tarafından bu metinlerin Parşva’nın zamanına kadar gittiği kabul edilir. Bunlar, evrenin yapısı, ruhun maddenin köleliği altında oluşuna dair doktrinler, çağdaş felsefi okullara karşı polemikleri içerirler. Aynı zamanda yogik ve gizli güçlere ulaşmaya yönelik batini metotlar; Cayin astrolojisi ve astronomisi hakkında birçok şeyi de içlerinde barındırırlar.
II. Angalar (dallar). Kutsal metin külliyatının tamamlayıcıları oldukları için bu şekilde isimlendirilmişlerdir ve on iki metinden oluşur. Bunlardan yalnızca on ikinci metin artık yoktur. Bu on iki metin, içerik bakımından dört ana kategoriye ayrılabilir: Cemaatla ilgili yasa; yanlış görüşlerin denetlenmesi; doktrin ve laikleri aydınlatmaya, ahlaken yükseltmeye yönelik anlatılar.
III. Angabâhya (ikincil külliyat), ganadharalarla değil de bir sonraki dönemin gezici dilencileri olan sthaviralarla başlarlar. Kadim dönemlerde bu koleksiyon, prakirmaka (çok yönlü/çeşitli) olarak bilinmekteydi. Agabâhya beş alt gruba ayrılır: A. Upanagalar (upanga, angalara bağlı, yardımcı) on iki metinden oluşur ve çoğunluğu itibariyle laiklere yönelik olan anlatılardan oluşur. B. Chedasûtralar, yedi metinden oluşan bu kitap, keşişlerin hayatını düzenleyen metinleri içerdiğinden Cayin disiplin kitabı olarak da adlandırılır. C.Mûlasûtralar. Dört Mûlasûtra vardır ve bunlardan üçü muhafaza edilmiştir. Bu üçünden biri olan daşavaikâlia on konferans ve iki eki içerir. Bunlar emredilen saatlar ötesindeki çalışma için gerekli malzemeyi oluştururlar. D. Prakirnakasûtralar (çok yönlü/ çeşitli). On kısa metinden oluşur; hem törensel ilahiler hem de kutsal ölüm için hazırlanmada kullanılacak ritüellerin betimlenmesini içerirler. E. Cûlikâsûtralar. Angabâhya’rın son kısmı, ilave ek anlamında Cûlika diye adlandırılır. İki çalışmayı ihtiva eder. Bunların her ikisi de, diğer kanonik metinlerin büyük kısmında bulunan malzemelerin bölüm bö- lüm özetini içerirler.
İnançları
Cayinistlerin inanç esasları üç tanedir ve “üç mücevher” olarak adlandırılır: Doğru inanç (samyagdarşana), doğru bilgi (saygcnâna) ve doğru davranış (samyakcârita). Bunlardan öncelik doğru inancındır. Çünkü doğru inançtan kaynaklanmayan davranışların fazla bir değeri yoktur. Bu doğru inançtan maksat, Cayin kutsal kitaplarıyla onların içerdikleri öğ- retiye olan kesin inançtır. Bu inançla manevi gelişmenin önündeki engeller olarak görülen şüpheciliğin ortadan kaldırılması hedeflenir. Doğru bilgi ise, Cayin dini ve felsefi ilkeleri hakkındaki bilgidir. Doğru davranışa gelince bu, insanın öğrendiği ve doğru olduğuna kanaat getirdiği şeyi eyleme dönüştürmesidir. Bu öğretinin en önemli kısmıdır. Çünkü insan ancak doğru eylem sayesinde karmadan kurtulabilir ve hayatın hedefi olan kurtuluşu gerçekleştirebilir.
Manastır hayatına başlayacak (erkek ya da kadın) herkesten yerine getirilmesi istenen ve “beş büyük yemin/mahabavrata” olarak da adlandırılan eylemler vardır. Bunlar keşiş için: Var olan herhangi bir canlıya zarar vermeme (ahimsa), yalan, uydurma söz söylememe (satya), çalmama (asteya), bekâr bir hayat sürme (brahma-carya) ve dünyayı terk etme (aprigraha). Keşiş olmayan laikler için ise, son ikisinin yerini iffet ve kanaatin alması dışında aynıdır.
Hindistan’da çok eski bir doktrin olan ahimsa, Cayinler’de önemli bir yer işgal eder. O, bütün davranışları belirleyen önemli bir fazilettir. “Yaralama” anlamına gelen ahimsa, sözle ve eylemle yaralamayı ifade edecek şekilde anlaşılmıştır. En küçük canlılar da dâhil başka hiçbir şeye zarar vermeksizin yaşamak gerektiğine işaret eder. Buda et yemeye izin verirken, bu Cayinizm’de tamemen yasaktır.
Cayinizm’in kurtuluşa götüren yol çetin bir yol olduğu ve dünyayı terki gerektirdiği için Cayin toplumu (samga), keşişler (erkek-kadın) ve keşiş olmayan laikler olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlardan birincilerin hayatı ikincilere göre daha üstün bir yere sahiptir ve asıl Cayin cemaatini oluşturanlar bunlardır. Çünkü kurtuluş, ancak keşiş hayatı yaşamakla elde edilebilecek bir şeydir. Bu özelliklerinden dolayı da, keşişler grubuna yönelik olan emirler daha keskindir. Bu keskinlik, yukarıda zikredilen beşinci yeminin her iki grup için gerektirdiği şeylerde açık bir şekilde görülür. Bu yeminle ilgi olarak laik kesimden beklenen şey, yalnızca içinde bulunduğu durumdan memnun olmakken, bir keşişten beklenen ise kendisine ait hiç bir şeyin hatta bir keşkülünün bile olmayacağı şekilde dünyevi şeyleri terk etmesidir. İki kesim arasındaki bu keskin ayırıma rağmen, onların farklılıklarını bir tür ayırımı değil de derece ayırım yapmaya yönelik emirler de vardır.
Cayinist hayatın hedefi, karmadan kurtulmaktır. Cayinizm ezeli ve edebi ve yaratılmamış olduğunu kabul ettiği ruhun bu dünyaya sonsuz defa gidiş gelişine (reenkarnasyon) inanır. Ancak Hinduizm ve Budizm’le ortak olan ve bu gidiş gelişe yol açan karma anlayışı onlardan farklıdır. Cayinizm’de karma, maddi olan ve civa(ruh)ların hepsine nüfuz eden ve onları dünyevi hayata maruz bırakan bir şey olarak kabul edilir. Civa haraket etmeye başladığı andan itibaren ruhla birliktedir. Bu şekilde karmanın civa ile olan birlikteliği onun doğasını lekeler ve civanın asli niteliklerinden yoksun hale getirir. Bu durum kölelik olarak adlandırılır.
Resim 2.2
Maddenin hâkimiyeti altında bulunan civanın her şeyi hakkıyla bilme özelliğinin belirsiz hale gelişi, Cayinizm’de varlık hakkındaki gerçeğin tam olarak bilinemeyeceği anlamında kullanılan ve syâdvâda olarak adlandırılan doktrinle ifade edilir. “Olabilir” anlamına gelen bu kelimenin doktrin olarak ifade ettiği şey, varlığa birçok noktadan bakılabileceği ve bu noktaların hiç birinin onun hakkındaki mutlak bir bilgiyi ifade etmediğidir. Ortaya konulan bilgi her zaman, belli bir bakış açısından; dolayısıyla şarta bağlı olarak doğrudur.
Suyun sütle birleşmesi gibi civa ile birleşen karmanın, bir başlangıcı yoktur. Ancak ondan kurtulmak mümkündür. Bu iki aşamada gerçekleştirilir: Birinci aşamada; doğru bilgi ve nefse hâkimiyet vasıtasıyla karmanın akışı durdurulur (samvarada). İkincisinde ise daha önce meydana gelmiş olan karmalar dağıtılır. Bu son durum insanın kendi kendisini eğitmeyle hızlandırılabilecek olan durumdur (nijara). Bu iki aşamanın sonunda ulaşılan hal, mokşadır. Bu durumda civa ile madde arasındaki ortaklık sona erer ve ruh asli özelliğine geri döner. Böylece samsaradan kurtulmuş olan civa, yukarıda lokâkaşa olarak adlandırılan, evrenin en üstünde bulunan ebedi ikametgâhına uçar (Hriyanna, 2005). Buraya ulaşanlar tanrı olarak kabul edilirler.
Cayinistler için var olan şeylerin yok olması ve yok olan şeylerin var olması söz konusu olmadığından, bunların var kılınması ve yok edilmesi için bir yaratıcının varlığı da zorunlu değildir. Şeylerin ortaya çıkışları ve yok oluşları onların sıfatları ve modlarının bir sonucudur. Evren, zihni ve maddi faktörlerden oluşur ve bunlar ezelden beri var olan şeylerdir; herhangi bir tanrının müdahelesi olmaksızın doğalarında bulunan güçler tarafından üretilmiş sonsuz dönüşümlere maruz kalmışlardır. Bu anlayış itibariyle Cayinizm ateist bir din olarak görülmesine rağmen, Cayinistler bunu kabul etmezler. Onlar da tanrılığa ve sayısız tanrıya inanırlar. Ancak kabul ettikleri bu tanrıların evreni yarattığına inanmazlar. Kabul ettikleri tanrılar, daha önceki hayatlarında birçok iyi iş yaptıkları için yukarıdaki dünyada olma hakkını kazanmış olan ölümlülerden başka bir şey değildirler.
Her şeye güç ve kudreti yeten bir tanrının varlığına inanmamakla birlikte bu, onların söz konusu niteliğe sahip olan hiçbir varlık kabul etmedikleri anlamına gelmemektedir. Bütün yanlışların üstesinden gelmiş ve her şeyi bilen (kevalin) haline gelen cinalar vardır. Kurtuluşa ulaşan her ruh, yüce bir ruh paramatman haline gelir. Geçmişin cinaları en yüce tanrı olarak kabul edilir. Onların resimleri, heykelleri mabetleri süsler Hindu mabetlerinde tanrılara yapılan tarzda onlara da dualar ve ibadetler edilir. Hindu tanrı ve tanrıçaları bir şekilde Cayinizm’e girmenin yolunu bulmuşlardır. Mesela Vişnu’nun karısı Lakşimi’nin gözde bir tanrıça oluşu; Krişna’nın inananları Cayinizm’i kabul ettiklerinde, yirmi ikinci tirthankara’nın Krişna’nın kuzeni olduğunun söylenmesi gibi.
Tanrılar, ezeli varlıklar, ancak insandan daha aşağı bir konumda oldukları kabul edilirler. Yalnızca insan düzeyine erişmiş olanlar kurtuluşa erişeceklerinden, nirvanaya ulaş- mak için onlar da, insan olarak bu dünyaya gelmek zorundadırlar. Bu da her ne kadar kendilerine ibadet ve dualer edilmiş olsa da, tanrıların da reenkarnasyona/tenasüha tabi oldukları anlamına gelir (Parrinder, 1961).
İbadetleri
Keşişler ve normal dünyevi hayatlarını devam ettirenlerden (laik) oluşan Cayin inananlar topluluğunda (samga), ilahilerden, kutsal mekânları ziyaret etmekten ve yirmi dört tirthankaranın heykellerine meyve, pirinç ve süt takdimelerinden oluşan ibadet, laiklerin işidir. Bu tür törenlere katılsalar da, keşişler onları yönetmezler. Onların işi, laikler için örnek alınacak bir hayat yaşamak ve çok az bir derecede de olsa, öğretmektir. Öğretme işleri de, keşişlerin yağmur mevsimlerinde sığındıkları yerlere, laikler onları dinlemek maksadıyla geldiklerinde gerçekleşir
Cayinlerin mabedlerindeki ibadet nesneleri tirthankaraların heykelleridir. Doğası gereği yaratıcı tanrıyı kabul etmemelerine rağmen hem tirthankaralar hem mükemmelliğe ulaşan ruhlar hem de Hinduizm’den geçmiş olan bazı küçük tanrılar ibadete konu olurlar. Cayin mabetleri başta yirmi dört tirthankara olmak üzere, kurtuluşa erenlerin ve küçük tanrıların heykelleriyle doludur. İbadette heykellerin kullanılması, bunların kurtuluşa ermeye çalışanlara örnek oluşturmaları ve kendilerine ibadet eden kimselerin zihinlerini nirvanaya hazırlama amacına yöneliktir. Mabetlerde bulunan cinaların, çoğunlukla da beyaz kireç taşından yapılmış olan heykelleri, onların arınmış durumunu gösterir ve simetrik ve mükemmel çıplak bedenleri evrenin tepesinde ikamet eden üstün insanın dinginliğini akla getirir.
Her gün şafaktan önce Cayinler kalkar ve ellerindeki 100lük tesbihlerle Beş Büyüklere, yüce varlıkların beş sınıfına dua ederler. Elleri doğuya, kuzeye, batıya ve doğuya doğru açık bir şekilde şu duayı tekrarlarlar: “Arhatları selamlıyorum, siddhaları selamlıyorum, âchâryaları selamlıyorum, upadhyâsaları selamlıyorum, bu dünyadaki bütün saddhuları selamlıyorum”. Burada selamlananlar sırayla, bedenlenmiş mükemmeller, tirthankaraları da içeren bedenden sıyrılmış mükemmeller, asketik liderler, öğretici azizler ve diğer bütün asketiklerdir.
Keşişler ve sınırlı bir zaman için keşiş kurallarını takip edebilecek laik için dini uygulamalar, bir günde kırk sekiz dakikalık ibadeti ve oruç tutmayı içerir. Manastırlarda ise, günah itirafı, günahın yol açtığı karmadan kurtulmak maksadıyla yönetici tarafından verilen bir cezanın/keferatin kabulü vardır. Gece ise, Beş Büyükler selamlanır ve tesbih çekilir. Cayinin kaderinden kendisinden sorumlu olduğu popüler bir dizenin sözleriyle hatırlatır: “Ruh yapandır ve yapmayandır ve kendisini mutlu yapar, mutsuz yapar, kendi kendinin dostudur ve kendi kendinin düşmanıdır, durumunun iyi mi kötü mü olacağına kendisi karar verir”.
Svetambara Cayini ibadetleri, sabah saat yediden sonra mabedi ziyareti içerir. Cayin, banyo yaptıktan ve temiz elbiseler giydikten sonra kutsal atkıyı beline dolar ve mabede doğru gider. Onun etrafında, inancının üç mücevherini: “Doğru bilgi”, “doğru inanç” ve “doğru davranış” üzerinde tefekkür ederek üç kez dolanır. Ayakkabılar, çoraplar ve ister Cayin ister ziyaretçi olsun herkesin sahip oldukları deri nesneleri mabedin dışında bırakmaları gerekir. Sundurmada, kaşlarının arasında üç parmağıyla safrandan bir işaret koyar ve bütün günahları ve tasaları bir kenara bırakmak için nissah kelimesini tilavet eder.
Mabette ibadet eden kişi, makama doğru ilerler ve burada bulunan belli başlı tirthankaraların heykellerini yıkama hakkı için harekete geçer. Heykelin önündeki mücevherleri ve çiçekleri kaldırır ve heykel su, süt ve beş nektar ile yıkanır. Kuruduğunda onu ovar ve sıvı safranı ayak parmaklarından başına kadar, vücudundaki on dört yere sürer bu sırada da övgü maksadıyla dizeler okur. Eşikte mum ve lambalar sallanır ve bir prinç takdimesi kapının önündeki bir tepsiye konur. Bu prinç, dinin üç mücevherini temsil etmesi için ay şeklinde, üç grup halinde ve svastika (gamalı haç) şeklinde yapılır. Heykel yıkandıktan ve takdimeler sunulduktan sonra ibadet eden, bütün bu yaptıklarının en önemlisi olarak kabul edilen bhâva pûjayı (manevi ibadeti) icra eder. Üç kez heykelin önünde secdeye kapanır sonra, tirthankaraların faziletlerini sayar ve onları över. Son olarak da, heykele doğru reverans yapan elleriyle kapıya doğru gider ve bu şekilde mabetten ayrılır.
Svetembaralarda, heykellere gösterilen ihtimam ve mabet ritüelinin icrası, Brahminlere ya da diğer Hindu kastlarına mensup kimselere tevdi edilir. Akşam ibadetinde yalnızca bu rahip dâhili makama girer, baş heykelin önündeki lambaları ve mumları yakar. İbadetekatılanlardan en yüksek teklifi sunan, sallamak için lambaları alır ve geri kalan diğerleri ise ise davullara ve gonglara vurulurken ilahiler söylerler.
Digambarların mabetlerindeki resmi görevlileri Cayinler’dir ve ibadet cemaatle yapılır. Takdim edilen bütün prinçler ve kurutulmuş meyveler, baş heykelin önündeki bir masaya konulmak üzere, geniş bir tepsinin üzerinden alınır. Sonra monoton bir şekilde bir şeyler söyleyerek ve diz çökerek tepsinin üstündeki bütün şeyler svastika ile işaretlenmiş olan boş bir tepsiye nakledilir. Arkasından, onu rahibin kendi kendine mantraları tekrarladı- ğı, boyun eğdiği, diz çöktüğü ve başıyla yere dokunduğu manevi ibadet takip eder. Gece böceklerden korumak maksadıyla camla korunmuş bir lamba yakılır, ilahiler söylenir ve kutsal sözler tilavet edilir (Parrinder, 1961, s. 66-68).
Cayinlerin kutladıkları bayramlara gelince, en çok bilineni erkek ve kadın keşişlerin yağmur mevsimi için sığınakta oldukları Ağustos’da kutlanan Pajjsanadır. Bu bayramı Svetambaralar sekiz Digambaralar on gün olarak kutlarlar. Bu günlerde mümkün olduğu ölçüde oruç ve meditasyonlar yapılır. Son günde keşiş olmayan Cayinler bir önceki yıl düşünce, söz ya da fiili olarak yapmış olabilecekleri herhangi bir suçtan dolayı bütün varlıklardan af dilerler. Ailenin en yaşlılarının en gençlerden ve işverenlerin işçilerinden af dilemeleri adettir. Bu bayram, laiklerin asketiklerin hayatlarına katılma imkânı sağladığı gibi aynı zamanda keşişleri ve laikleri bir araya getirir ve cemaat kimliğini güçlendirme işlevi de görür (Nanavati, 1974, 101; Folkert, 1991, s. 271).
Kutsal yerlere hac, Cayinler için önemli bir faaliyettir ve mabet ibadetinin (puja) maksatlarıyla yakından ilişkilidir. Hac mekânları, nihai kurtuluşa ulaşmış tirthankaraların ve büyük Cayin azizlerinin hayatlarındaki bir takım olayların yaşadığı yerlerdir. Sofu laik ki- şiler, bu yerleri büyük mabetler ve makamlarla donatmışlardır. Büyük hac yerleri arasında şunlar sayılabilir. Bihar şehrindeki Sameta Sikhara, Pavati ve Saurashtra’daki Girnar Dağı. Bunlar, tirthankaraların kurtuluşa ulaştıkları yerlerdir. Gujarat’daki Shatrunjaya, Rajasthan’daki Abu Dağı ve Karnataka’daki Shravana-Belgola büyük mabet ve tirthankarların ve öteki cayin azizlerinin asketizminin anısına yapılmış olan anıtların bulunduğu alanlardır (Folkert, 1991, s. 270)
Mezhepleri
Cayin cemaat içindeki en eski ayrılık Digambara (hava giyinenler ya da çıplaklar) takip- çileriyle Svetambara (beyaz giyinenler) bağlıları arasında oldu. Birinciler, Mahavira’nın dünyayı tam bir terkin ifadesi olarak elbiselerini çıkarması geleneğini takip ettiklerini düşünürler. Bu ayrılığa daha sonra başka farklı düşünce noktaları da ilave edilince Cayinizm’in iki ana gruba ayrılması kalıcı bir hale gelir. Digambaralar, normal hayatlarını kesintiye uğratmaksızın hava giyinemeyeceklerini bu yüzden de kadınların kurtuluşu ger- çekleştirmeye muktedir olmadıklarını kabul ederler. Kadınlar yalnızca, erkek olarak yeniden bedenlenmeleri durumunda ancak kurtulabileceklerdir. Yine onlar, Svetambaraların Mahavira’nın esas olarak bir Brahman ailesinden olan Devânanda rahminde bulunduğu ancak tirthankaralar kşatriyadan olmaları gerektiği için bir kşatriya leydisi olan Trişalâ’nın rahmine nakledildiğini de reddederler. Digambaralar mö. üçüncü ve dördüncü yüzyılda birkaç cemaate daha ayrıldılar ancak bunlar arasındaki ayrılık konuları yüzeyseldir ve önemsizdir. Cayinler arasındaki söz konusu ayrılık bugün hala devam etmektedir. Svetambaraların merkezi Kathiavar, Digambaraların merkezi ise Mysore’dir.
Aydın, F. (2006), Hint Dini Düşüncesinde İnsanın Özgürlük Arayışı, İstanbul. Cole, W. O. (1996), Six World Faiths, Cassell Publishers Limited, London. Couliana, I. P. (1997), Mircae Eliade (t.y). Dinler Tarihi Sözlüğü, çev. Ali Erbaş, İstanbul. Dendekar, R. N. (1971), “Hinduism”, J. Bleeker and Geo Widengren (ed.), Historia Religionum: Religions of the present, E. J. Brill, Leiden. Hiriyanna, M. (2005), Outlines of Indian Philosophy, Delhi 2005. Jaini, P. S. (1979). The Jaina Path of Purification, Delhi. Klostermaier, K. K. (1994), A Survey of Hinduism, Albany. Klostermaier, K. K. (1998), A Short Introduction to Hinduism, Oxford. Klostermaier, K. K. (1999), A Concise Encyclopedia of Hindusm, Oxford. Kulke, H.-D. R. (2001), Hindistan Tarihi, çev. Müfit Günay, Ankara. Parrinder, G. (1961), Worship in the world Religions, London. Raghavan, V. (1974), “Hinduism”, İsma’îl Râgi al Farûqî (ed.), Historical Atlas of the Religions of the World, New York. Weightman, S. (1991), “Hinduism”, John R. Hinnels (ed.), A Handbook of Living Religions, London.