İçereği Atla

Hint Yarımadası Kökenli İnançlar;Sihizm

23 Haziran 2025 yazan
Hint Yarımadası Kökenli İnançlar;Sihizm
ercan dede
| henüz yorum yok

Sihlerin mensup oldukları dini gurubu ifade eden, Sanskritçe, “talebe, öğrenci” anlamına gelen şisya ya da “öğreti” anlamına gelen şikşadan türeyen Sihizm, on beşinci yüzyılda gü- ney Asya’nın Pencap bölgesinde ortaya çıkan ve dünyanın farklı yerlerindeki bağlılarıyla dünyanın ana dinlerinden birini oluşturan bir inanç sistemidir.

Tarihsel Süreç

Sihizmin bir inanç grubu olarak ortaya çıkışı bugün Guru Nanak olarak bilinen kişinin, otuz yaşlarında yaşadığı, kendisinin dini bir lider olmasıyla sonuçlanan dini tecrübeden kaynaklanır. 

Müslüman bir idarecinin, Devlet Han’ın yanında çalışan Nanak, kaybolduğu üç gün boyunca kendisine Tanrı’nın bir fincan nektar sunan ve “Ben senin Tanrı’nım (Nam) ve benim İsmim’i tekrarla ve başkalarının da aynı şeyi yapması için çalış” dediği dini bir tecrübe yaşar. Daha sonra bu isim, Tanrı’nın gerçek İsmi ve Sihizm’in de merkezi dogması haline gelir.

Yirmi yıl boyunca, hem erkekleri hem de kadınları “Tanrı’nın yolunu” takip etmelerini teşvik etmek maksadıyla daha çok kuzey Hindistan’da vaazlar veren Nanak, birçok yere seyahat eder. Seyahat ettiği bu yerler arasında, Hindistan’ın dini merkezlerinin yanı sıra Tibet, Sri Lanka, Bağdat hatta Mekke bile zikredilir. Ravi nehrinin kenarındaki Kartarpur kasabasını inşa eden ve etrafında kendisini takip etmeye başlayan bir sihler grubu oluşturan Guru Nanak 1539’da vefat etti. Ölmeden önce Guru Nanak yerine, ikinci Guru olarak talebelerinden biri olan Lehna’yı “benim kolum/kanadım” anlamına gelen Angad adıyla varisi olarak seçti. Böyle varisin seçilmesi, etrafında kurulan cemaatin varlığını devam ettirmesine yönelik bir niyeti ortaya koyar. Kendisine varis olarak birinin seçilmesi, hareketin süreklilik kazanması ve nihai olarak da müstakil bir din haline gelmesinde önemli olmuş- tur. Cemaati Guru Nanak’tan başlayarak 1708 yılına kadar yöneten on guru kabul edilir.

Guru Nanak (1469-1539); Guru Angad (1504-1552); Guru Amar Das (1479-1574); Guru Ram Das (1534-1581); Guru Arjan1563-1606; Guru Hargobind (1593-1644); Guru Har Rai (1630-1661); Guru Har Krişna (1656-1664); Guru Tegh Bahadur (1621-1675); Guru Gobind Singh (1666-1708)

Bütün gurular Sihler tarafından, kşatriya kastına mensup tüccar bir alt gruba mensupturlar. Dördüncü gurudan sonra guruluk, hepsi de kendisi gibi kşartiya (Pencap’da Sodhi) kastına mensup olup Guru Nanak’ın soyundan olan erkekler arasında irsi olarak elde edilen bir görev haline geldi. Sihler her bir guruyu, eşit olarak kabul ederler. Eserleri Guru Sahib Granth’a dâhil edilen iki şair, gurular arasındaki manevi ilişkiyi şöyle dile getirmiştir: “Tanrısal ışık aynıdır. Hayat şekli aynıdır. Kral, yalnızca bedenini değiştirdi”. Guruların aynı oluşunu ifade için bazen Mahala kelimesinin sonuna sayılar eklenir. Bu sayılar guruların sırasını dolayısıyla da o sırada yer alan guruyu ifade eder. Bunu bazen sih yazarlar, Guru Nanak’ın haleflerine gönderme yaparken kullandıkları Birinci Nanak, İkinci Nanak ya da Beşinci Nanak ifadeleriyle de aynı yaklaşımı dile getirmiş olurlar.

Sih cemaatinin (Sikh Panth) gelişiminde yukarıda zikredilen gurulardan bazıları önemli bir işlev görmüşlerdir. İkinci guru olan Angad, cemaatin varlığının devamını sağlamak için, Guru Nanak’ın ilahilerini, bir metin haline getirdi. Bu metin kendisinden sonraki gurular tarafından da geliştirildi. Ayrıca, dağınık şekilde bulunan sihlerin örnek alacakları bir hayat tarzı, ibadetlerinde kullanacakları malzeme sağlayan, Guru Nanak’ın doğum hikâyelerinden oluşan Janam Sakhinin derlenmesini teşvik etti.

Sikh Panth’ın gelişimi ve yayılışını kendi kontrolü altında olmasını isteyen Guru Amar Das, Beas nehri üzerinde Goindwal kasabasını kurdu ve Şivacı bir bayram olan Maghashivatri, Rams Chandra ile ilişkilendirilen Diwali, yeni yılın başlangıcı olan Baisakhi ve Pencap’taki ilkbahar hasadında olmak üzere yılda üç kez huzurunda toplanmalarını istedi. Ayrıca cemaatini, her birinin bir masand tarafından gözetildiği yirmi iki alana ayırdı. Kast ayırımlarını lağvetmek için ortak mutfaklar uygulamasını başlattı.

Guru Ram Das, Amritsar şehrinin inşasına başladı ve tüccarları ve iş adamlarını buraya yerleşmeleri hususunda teşvik etti. Beşinci guru olan Arjun, başka kasabalar da kurdu ve buralar büyük ölçüde çiftçi bir sosyal grup olan jatiler tarafından iskân edildi. Bu durum. Arjan’a bölgede siyasi ve askeri bir taban sağladı. Sihleri hususi bir elbiseyle tanıştı- ran Arjun, Amritsar’da bir ibadet mekânı inşasına başladı ve Adi Granth’ı derledi. Daha sonra bu metni, Harimandir (Tanrı’nın Evi) ya da Darbar Sahip olarak adlandırılan yeni ibadet mekânına yerleştirdi. Bu alan bugün Altın Tapınak olarak bilinir.

On yedinci yüzyılda Moğol imparatoru Ekber Şah’la (1760–1837) iyi ilişkiler Sihleri, Müslümanlarla Hindular arasında bir uzlaşmanın olabileceğine yönelik bir umut beslemeye yöneltti ancak, Adi Granth’ın Harimandir’a yerleştirildiği iki yıl içinde Ekber Şah’ın ölmesi üzerine yerine, Guru Arjan’ı rakiplerini desteklediği şüphesiyle mahkûm eden Cihangir geçti. Guru Arjan hapiste öldü ve ilk Sih şehidi oldu. Bu dönemde sih dini, ayrı bir düşünce ve hayat tarzı olarak kendisini ortaya koydu. Hem Hindu hem Müslümanlar nezdinde eleştirildiler.

Guru Arjan’ın yerine geçen Guru Hargobind, Gurularla kral arasındaki bir uzlaşmayı Müslüman sufilerle olan arkadaşlıklarıyla etkiledi. Guru Hargobind, cemaate yönelik dışarıdan gelecek herhangi bir saldırıya karşı koymak maksadıyla Sihler için askeri bir program arayışına girdi. Kırk yıllık guruluğunun son yıllarında yönetimin kuvvetlerine karşı savaşmak zorunda kaldı. Seleflerinden farklı olarak Guru Hargobind, dini ilahiler telif etmedi. Bu da vurgunun yaşayan Gurudan, manevi bir rehber olarak Adi Granth’a doğru kayışını teşvik etti. Daha sonra uzun bir müddet çoğu şey değişmeden kaldı. Yedinci ve sekizinci gurular Guru Har Rai ve Guru Har Krişna Sih dininin gelişimine önemli bir katkıda bulunmadılar daha çok manevi meseleler üzerinde yoğunlaştılar. Liderliği daha çok geleneksel bir şekle dönüştürmüş görünen, dindar bir şair ve güçlü bir şahsiyeti olan dokuzuncu guru, Guru Tegh Bahadur, Evrengzib’in İslâmlaştırma siyasetinin başladığı bir dönemde guruluk makamına geçti. Evrengzib’in muhalifleri arasında yer alan Guru Tegh Bahadur 1675’de idam edildi ve Sihler tarafından hem inancı hem de dini özgürlükler için şehit olmasından dolayı saygı gösterildi.

Onuncu ve son Guru Gobind Singh, onun yerine geçti. Guru Gobind Singh iki bakımdan Sih dini tarihi için önemlidir. Birincisi Anandpur’daki Baisakhi toplantısında, Sihlerin silahlı gücü olan Khalsa (saf, temiz) tarikatını kurdu (1699). Su ve şekerden oluşan iki uçlu kılıç- la karıştırılan kılıç vaftizini uyguladı ve bu şekilde vaftiz olanların isimlerinin sonlarına, kendi adının sonunda olduğu gibi aslan anlamına gelen singhi ekledi. Sihlere kendilerine özgü ve onları başkalarından görünüş bakımından da ayrı olmalarını ve kimlik olarak farklı olduklarını gösterecek, beş kutsal sembolden oluşan bir giyim tarzı geliştirdi. Ekim 1708’de suikasttan aldığı yaralardan dolayı ölmeden önce, oğulları arasında guruluk kavgasına engel olmak maksadıyla yerine Adi Granth’ı guru olarak tayin etti ve o zamandan sonra Sih kutsal kitabı Guru Granth Sahib olarak adlandırılmaya başlandı. Manevi önderlik ve yol göstericilik Guru Granth Sahib’e geçince siyasi ya da dünyevi otorite de Guru Gobind Singh’in doktrininde kendisiyle özdeşleştirilen khalsada kaldı.

1708 Sihizm’in kanonik döneminin sonuna işaret eder. On sekizinci yüzyıl Sihlerle Moğollar arasında uzun bir savaşa tanıklık etti. Sih liderlerden Maharaja Ranjit Singh 1799’da Lahoru’u ele geçirdi ve 1948’e kadar sürecek olan krallığı kurdu. Krallık bu tarihte oğlu Maharaja Dalit Sing’in krallığı ikinci Pencap savaşından sonra İngilizlere teslim etmesiyle sona erdi.

1799’dan 1948’e kadar Hindistan dışında İngiliz ordusunda görev yapan Sihler, gö- revden ayrıldıktan sonra Hong Kong ve Singapur’a yerleştiler. Asker olarak hizmet vermemiş olan diğer Sihler de bu göçe katıldılar. Sihlerin ana vatanlarının ortasından geçen bir sınırla Hindistan ve Pakistan’ın ayrılmasından sonra kalabalık Sih grupları Pencap’tan Delhi’ye, Bombay’a ve diğer şehirlere dağıldılar. Birinci dünya savaşından önce küçük bir grup İngiltere’ye gelmişti. Diğerleri de iki dünya savaşı arasında geldi. Bu göçler sayesinde bugün Sihizm, dünyanın farklı bölgelerine yayılmış bir dünya dini durumundadır. (Cole, 240-2146; Sambhi 281-286).

Kurucusu

Sih kutsal metni olan Guru Granth Sahib’e Jaidev ve Nâmde gibi Hint şairlerinin yanı sıra Kebir ve Ramananda’dan dizeler yer almış olsa da Sihizm’in kurucusu ve ilk guru kabul edilen Guru Nanak, 1469’da bugün onun onuruna Nankana Sahib olarak adlandırılan, Pakistan’ın Lahor şehrinin güney batısındaki Talwandi’de doğdu. Kşatriya kastından hali vakti yerinde bir Hindu aileye mensuptu. Hem Müslüman hem de Hindu hocalardan olmak üzere iyi bir eğitim aldı. Sanskritçe, Farsça ve Arapça öğrendi. Eleştirel bir doğası olan, vaktinden önce büyümüş bir çocuktu. Dine yönelik büyük ilgi gösterdi. On iki yaşında, Sulakhani ile evlendi ve iki erkek çocuğu oldu. Gezgin kutsal şahsiyetlerle yaptığı tartışmalar onu hem Hinduizm, hem İslâm hem de çeşitli yoga kültlerinin uygulamaları hususunda bilgi sahibi kıldı. On dört yıl boyunca Sultanpur’da eyalet yöneticisi Nevâb Devlet Han’ın kilercisi olarak çalıştı. Burada saatlerini ilahiler okuyarak ve boş zamanlarını meditasyon yaparak ve inzivada yaşayarak geçirdi. Otuz yaşına geldiğinde yaklaşık 1699’da hayatındaki dönüm noktasını oluşturan, Tanrı’nın çağrısına muhatap oldu. Bein nehrinde banyo yaparken yaşadığı bu mistik tecrübeden üç gün sonra yeniden ortaya çıktı ve sahip olduğu her şeyi terk etti: “Ne Hindu ne de Müslüman vardır, öyleyse ben hangi yolu takip edeceğim? Ben Tanrı’nın yolunu takip edeceğim. Tanrı ne Hindu ne de Müslüman’dır ve ben Tanrı’nın yolunu takip edeceğim” sözünü tekrar etti. Bundan sonra hayatını tanrının yolunu tebliğe hasretti. Tebliğ maksadıyla birçok yere seyahatler yaptı. Gittiği her yerde insanlara söz konusu yolu öğretti, onlara ilahilerini söyledi ve Hindu ve Müslüman din adamlarıyla tartıştı; ibadet merkezi olarak bir dharmasâlâ kurdu. Nihaî olarak takipçilerinin günlük olarak banyo yaptıkları, ilahi söyledikleri ve Guru-ka-langar’da toplu olarak yemek yedikleri Kartarpur’a yerleşti. Yerine talebelerinden Lehnâ’yı Angada adıyla varis olarak atadı ve Ekim 1539’da öldü. Bu Nanak hakkındaki tarihi bilgilerdir; bunların yanı sıra onun hem çocukluğunda hem da daha Tanrı tarafından görevlendirildikten sonra gösterdiği mucizelere Janam-sakhilerde yer verilir.

Guru hakkında daha önce söylediklerimize ilave olarak Nanak Sihler için bir reformcu, İslâm ve Hinduizm’in birleştiricisi değil, o aynı zamanda insanların kendisiyle birleş- meye çalıştıkları yüce ve mükemmel Gurudur. Sihlerin evlerinde ve dükkânlarında yaygın bir şekilde görülen bir resim onu, Hindu safran rengi elbiseyi giyen elinde Müslüman tespihi taşıyan sakallı ve sarıklı yaşlı bir insan olarak gösterir.

Kutsal Metinleri

Sihlerin kutsal metinleri, Guru Grant Sahib olarak bilinen kitaptır. Guruların öğretileri yüzyıl kadar şifahi olarak dolaştıktan sonra dördüncü Guru olan Arjan tarafından 1604 yılında bir araya getirildi. Guru Gobind Singh’in guruluk makamına Adi Granth’ı atamasından sonra kitap Guru Granth Sahib olarak adlandırıldı ve bugün bu şekilde isimlendirilmektedir. Kitaba verilen ismin anlamı (Granth=derleme, Sahib=efendi, üstat) ona yönelik sih saygı ve hürmetinin bir ifadesidir. Kitap, ibadetle ilgili ilahileri içerir, hiçbir anlatı malzemesine yer vermez. Guruların yanı sıra Sih olmayan ortaçağ Hindu ve Müslü- man azizlerinin (Namdev Ravidas; Kebir, Şeyh Ferid) kutsallaştırılmış olan seçkilerini de içerir. Farklı din ve inançtan insanların metinlerinin kitaba dâhil edilmesinin, hakikatin herhangi bir dinin tekelinde olmadığı, farklı yollarla ve Tanrı inayetiyle onu seven herkes için ulaşılabilirliğini ifade eden sembolik bir anlamı da vardır. Metnin ana dilinin Pencapca olmasına rağmen içinde Farsça, Sanskritçe yazılmış olan metinlerin bulunması da bunu destekler mahiyettedir.

Vahiy olarak kabul edilen Guru Granth Sahib Sihlerin hayatında merkezi bir öneme sahiptir. Aşağıda göreceğimiz gibi o, hem mabetteki hem de evdeki ibadetlerin merkez noktasını oluşturur. Hiçbir tören dini ya da seküler onsuz tamam olmuş sayılmaz. Sih bayramlarının arifesinde, evlilikten önce ve ölüm sonrası okunarak hatım edilir. Ancak verilen bu önem, hiçbir zaman ona tapınma anlamına gelecek kadar ileri götürülmemiş- tir. Çünkü tapınma yalnızca Tanrıya yapılır ve Sihler bu konuda çok katıdırlar. Bu, Guru Granth Sahib’ın başında bulunan ve Sihlerin sabah duasını oluşturan Japji Sahibde: “Tek Tanrı vardır/O en yüce Hakikattir/O, yaratıcıdır….O doğmamıştır/bir kez daha doğmak için ölmez…” şeklinde açıkça ifade edilir.

Guru Granth Sahibte Tek Tanrıya ibadet, aile hayatı, beşeri varlıkların eşitliği; putlara tapınmanın, dünyayı terk etmenin ve kehanetlere ve mucizelere inancın reddi; şekilciliği, taassubu, manastır hayatından caydıran, bira, şarap ve uyuşturucu kullanımını mahkûm eden; karmayı, ruh göçünü ve tanrının inayetine inancı kabul, öne çıkan düşünceler yer alır.

İnanç Esasları

Sihizm’in inanç esasları başlığı altında hem tanrı anlayışlarını hem de Sihizm’i, içinde doğ- duğu Hindu toplumundan ve Müslüman toplumdan ayıran öğretilerine yer verilecektir. Bu bağlamda olmak üzere, Tanrı, karma cennet cehennem, kurtuluş; guru anlayışlarından kısaca söz edilecektir.

Sihler monoteist bir inanca sahiptirler. Onlarda Tanrı Nam diye isimlendirilir. O doğ- rulmamış yaratıcıdır ve aynı zamanda yok edicidir. Zamandan münezzehtir, görünmez ancak hayatın bütün şekillerinin gerisinde o vardır. Bütün kalplerde gizlidir ve bütün kalpler İlahi Varlık tarafından aydınlatılır. Guruların inayetiyle bilinir. Tanrının enkarnasyonları yoktur, bu yüzden de Hindu tanrıları Krişna ve Şiva varlıklar olarak kabul edilir.

Nam’ın, nitelikleri olan bir tanrı oluşunun yanı sıra aşkınlığı da vurgulanır. Tanrıyı betimlemek için birçok isim kullanılır, ancak bu onun tanımlanabilir olduğu anlamına gelmez: “Senin isimlerin sayısızdır, ey Rab, onların sonunu bilmem, ancak ben bir şeyden eminim ki, senin gibisi yoktur”. Sih guruları, Müslümanlar, Hindular ve yoga uygulayıcı- ları arasında yaygın olan Tanrı isimlerinin birçoğunu kullanırlar. Ancak bunlardan Guru Nanak tarafından tercih edilen Sat Nam (Ebedi Gerçek) ismidir ve Sihler arasında en popüler olan ise Waheguru’dır (Mükemmel Rab).

Sihler de karma inancını esas alırlar ve insanların iyi işlerinin onların manevi gelişimine yardımcı olacağını, başka şekilde daha fazla ilerleyemeyeceğini kabul ederler. Karma hem ilerletici hem de geriletici olarak faaliyet gösterir. Yani eylemlerine göre onun varlığını ve çevresini değiştirir. Bu da, iyi amellerin daha iyi bir ailede kötü amellerin ise onun daha düşük hayvanlar ya da kuşlar seviyesinde yeniden doğması anlamına gelir. Yeniden doğum ve ölüm döngüsü, bizatihi Tanrı’nın kendisi tarafından sona erdirilir. Kendisinin sınırlarını ve noksanlıklarını bilen ve bu yüzden de uyanmış olan kimse inayet için Tanrıya döner. İnsan tanrıyla olan bağını ona övgüler söyleyerek ve iyi ameller takdim ederek güçlendirir.

Ölüm insan için bir son olmayıp onun manevi gelişimi ve Tanrıyla nihai birleşimindeki bir safha olarak kabul edilir. Hayatın sonunda insan birikmiş eylemlerine göre yargılanır ve gelecek hayatı ona uygun olarak belirlenir. Ya edebi huzura geçer ya da davranışlarını geliştirmesi için yeni bir doğum döngüsü bahşedilir. Geçici cennet ve cehennem bölgeleri yoktur; onlar bu dünyadaki hayat şartları olarak kabul edilirler.

Kurtuluş, tanrı gibi olmaktır ve bu aynı zamanda Sihizm’in ideal insanıdır. Tanrı ile uyumlu bir hayat, kurtuluştur. İnsanın kendisini bu dünyada tam olarak gerçekleştirmesi olmamış bir şey değildir, ancak bunun için gayret sarf etmesi gerekir. Tanrının sürekli olarak anılması, onun inayetinin ve kurtuluşun yolunu hazırlar. Bunları gerçekleştiren Tanrı hakkında tam bir bilince sahip olur bu da onun Tanrı’yı tam olarak idrak etmesiyle sonuçlanır. Bu hale ulaşan kişilere jivan mukti, yaşarken kurtulmuş kişi denir. O aynı zamanda bir Brahm Gyani, yani Tanrının bilgisine sahip olan kişidir. O artık karma yasasına tabii değildir ve başkalarına maneviyat yolunda liderlik eder.

Bütün varlıkların bu mertebeye ulaşmasını kabul ettiğinden kadın erkek ya da sosyal statü ayırımı yapmaz. Her sınıftan ve inançtan insan onların mabetlerine gelebilir ve sahip oldukları imkânlardan yararlanabilir. Ayrıca, kurtuluşu gerçekleştirmek için dünyayı terk etmek bir kural değildir. Bu yüzden de sih panthı (sih cemaati/toplumu) içinde herhangi bir ayırım söz konusu değildir.

Hinduizm’deki gibi manevi rehber ve öğretmen anlamında ve bu özelliğe sahip olduğu düşünülen herkes için kullanılan guru sıfatı Sihizm’de yalnızca on Guru için kullanılır. Sih gurularının rolü, geleneksel Hindu gurularından kısmen farklıdır. Hinduizm’de gurular mevcut kutsal metin temelinde olmak üzere insanlara tanrı bilgisini aktarırken Sih guruları hakikatin yani Tanrı bilgisinin vahyedicileri olarak faaliyet gösterirler. Dahası gurular kendilerini Tanrının tezahürü; tanrının sözlerini aktardıkları elçiler olarak görürler.

İbadetleri

Sih ibadetinin merkezini Guru Granth Sahib oluşturur. Sih ibadeti onun huzurunda yapılır. İbadet ondan, ilahilerin toplu olarak söylenmesi ve kutsal kabul edilen kitapların okunması yorumlanmasından ibarettir. İlahilerin söylenmesi müzisyenler tarafından icra edilirken, kutsal metin okuma ve yorumu ise cemaat üyeleri tarafından yapılır.

Kutsal gün anlayışı olmayan Sihlerde herhangi bir günde bir defa yapılabilecek olan cemaatle ibadet, gurdwara (guruların kapısı, ya da guruların ikametgâhı) olarak adlandı- rılan mabetlerde icra edilir. Ancak bu isim, aynı zamanda içinde kutsal metnin bir nüshasının bulunduğu evin bir odası için de kullanılabilir. Mabetlerdeki ibadette belli bir sıra vardır: Granth’ın açılması, müzik, kutsal metnin yorumlanması, vaaz, Guru Amar Das’ın “İsme Sevinç Şarkısı”nin söylenmesi, bir dua edilmesi, Granth’tan bir paragraf okunması, tereyağı, şeker ve undan yapılmış olan bir komünyon yiyeceğinin dağıtılması. Komünyon yiyeceğinin alınmasından sonra cemaat dağılır.

Bir Sihten, evinde Guru Granth Sahib’in bulunduğu bir odanın olması ve her gün ondan belli bir parçayı okuması ve bunu her akşam yapması beklenir. Kutsal metnin okunması son sayfanın üstündeki paragrafla başlar. Tehlike anlarında kutsal metnin tamamı okunabilir.

Haftalık ibadet yoktur. Ancak insanlar tek tek ya da aile olarak herhangi bir günde gurdwaraları ziyaret edebilir. Bir takdime sunar ve okunan Guru Granth Sahibi dinler. Ana mabet olan Amritsar’daki Altın Mabet’te günlük kutsal metin okumaları şafaktan önce başlar ve gün batımından sonrasına kadar devam eder.

Guru Gobind Singh, Moğollar tarafından öldürülen babasının intikamını almak ve dış baskılara karşı koymak maksadıyla sihler içinde seçkin bir savaşçı azizler tarikatı kurdu. Arapça hâlis=saf kelimesinden türeyen khalsa diye adlandırılan bu gruba, amrit sanskar (pahul) denen bir törenle girilir. Girmek isteyen adayın ve beş iyi sihin hazır bulunduğu bir mecliste, iki ağızlı bir hançerle karıştırılmış olan şekerli su (amrit) adayın saçlarına, vücuduna serpilir ve ondan içirilir. Sih adabı (raht) açıklanır. Bu içecek adayı bir aslana döndürdüğü, onu bir savaşçı haline getirdiği için nektar olarak da adlandırılır. Bu törenden sonra aday, khalsanın bir üyesi olur ve isminin sonuna singh (aslan) lakabı eklenir. Khalsanın bir üyesi olduğunun bir göstergesi olarak beş şeyi taşıması gerekir. Bunların her biri “k” ile başladığı için beş ks anlamında kakka olarak adlandırılırlar. Kesh: Kesilmemiş, uzatılmış saçlar; kanga, küçük bir tarak; kacca, dizlere kadar olan beyaz don; kara, çelik bilezik ve kirpan kılıç, bugün hançer. Bunların her birinin sembolik anlamları vardır. Saç- ların uzatılması, azizliğin doğal görünüşünü; tarak düzeni; beyaz don iffeti: bilezik itidali ve guruya adanmışlığı/bağlılığı, asaleti, gücü ve cesareti sembolize eder.

Sihlerde bütün dinlerde görülen hac, oruç ve kurban gibi ibadetler yoktur. Hac yeri olarak kabul edilmemiş olsa da, Altın Tapınağı ziyaret etmek, Sihlerin hayatında önemli bir yer tutar. Guru Nanak’ın doğum ve ölüm günleri ve diğer bazı gurularla ilgili bu tür günlerle, Sihlerin tarihlerindeki bir takım olayların yıl dönümleri kutsal günler (gurpurb) olarak kabul edilirler. Hinduların da kutladıkları Baisaki ve Divali gibi bayramlar Sihler tarafından da kutlanırlar.

Ölmekte olan insana, Vahe Guru, Vahe Guru (Muhteşem Guru) kelimesini birkaç kez söylemesi teşvik edilir. Mevcut olanlardan biri kutsal metinlerden parçalar okur ve ölüm gerçekleştiğinde de ölü yakınları teskin edici sözlerle ağlamamaya ikna edilmeye çalışılır. Ölü yıkanır ve inancın sembolleri giydirilir, bir tabutla yakma yerine getirilir. Küller ertesi gün toplanır ve yakınlarda bulunan bir nehre ya da akarsuya atılır. Yakmak için gerekli malzemelerin bulunmadığı yerlerde ölülerini gömerler. Mezarların üzerine büyük abidevi binaların yapılması yasaktır.

Mezhepleri

Modern dönemlere kadar iki önemli sih grubu vardı. Kesadhariler ve Sahajdhariler olan bu iki grubun ortaya çıkışı Guru Gobind Singh tarafından khalsanın kuruluşuna kadar geri gider. Bu gruplardan birincisi geçiş törenine tabii olarak khalsaya giren ve dolayısıyla yukarıda zikredilen beş ayırt edici işaretini taşıyanlardır. İkinciler ise, her yönüyle sih inancına sahip ve sih toplumunun bir parçası olarak kabul edilen ancak khalsaya girmemiş dolayısıyla söz konusu beş ayırt edici işareti taşımayanlardır. Bunlar, henüz tam sih olmamış ancak ileride olacak kişiler olarak görülürler.

Modern dönemde ise, hem Arya Samaj’ın hem Hıristiyan misyonerlerin Sihlerden tabiiler kazanma faaliyetleri hem de Sihizm ahlakını düzeltmeye yönelik çabaların bir sonucu olarak reform hareketleri ortaya çıktı. Bunlar kendilerini Sing Sabha gibi organizasyonlarla ifade ettiler. Kahlsa tarafından kurulan okullarda eğitimi teşvik etmek için çok şey yaptılar.

Diğer Dinlere Bakışları

Müslüman sufi Kebir geleneğinden gelen bir kökene sahip olan Sihizm, tek bir hakikat olmakla birlikte insanların ona farklı yollarla ulaşabileceğini; dolayısıyla da Sih olmayanların da kurtuluşa ulaşacağını kabul ederler. Kutsal kitapları Guru Granth Sahib’de Guru Nanak dışındaki kişilerin metinlerinin bulunması da bunun bir işareti olarak kabul edilir.

Aydın, F. (2000). “Buda’nın Diğer Dinlere Bakışı” Dinleri Tarihleriyle Okumak, İstanbul. Coomaraswamy, A. K. (2000). Hinduizm ve Budizm, çev. İsmail Taşpınar, İstanbul. Fowler, M. (1999). Buddhism, Beliefs and Practices, Brighton-Portland. Raghavan, V. (1974). “Buddhism”, İsma’îl Râgi al Farûqî (ed.), Historical Atlas of the Religions of the World, New York. Rosemary, G, (ed). (1992). The Wordsworth Dictionary of Beliefs and Religions, Herdforthshire. Klausmaier, K. K. (1999), A Short Introduction Buddhism, Oxford. Parrinder, G. (1961), Worship in the world Religions, London. Owen Cole, “Sikhism”, John R. Hinnels, A Handbook of Living Religions, London 1991, 237-235. Yılmaz, H. (2007). Budist Metafiziği, Ankara. Cousins, L. S. (1991). “Buddhism”, John R. Hinnels (ed.), A Handbook of Living Religions, Penguien Books, London. Sing, K. (1974). “Skhism”, İsma’îl Râgi al Farûqî (ed.), Historical Atlas of the Religions of the World, New York.

 

Giriş to leave a comment