İçereği Atla

İslamın Yiyecekleri

20 Haziran 2025 yazan
İslamın Yiyecekleri
ercan dede
| henüz yorum yok

Üç ilahi din olan Yahudilik Hıristiyanlık ve İslâmiyet'te bazı gıdaların yenilip içilmesi yasaklanmış olmakla birlikte, kısıtlamalar İslâmda en aza indirilmiş, bazen de ilke ve amaçlarla yetinilmiştir. Kur'an'da, yeryüzün de her şeyin insan için yaratılıp emrine verildiği belirtilip [el-Bakara: 29; el-Câsiye: 13], yiye ceklerde de zorunlu/istisnaî yasaklamalar getirilmiş, “De ki; bana vahyolunanda ölmüş hayvan (meyte), akıtılmış kan, domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum” [el-En'âm: 145] ayetinde  haram yiyecekler dört grup olarak zikredilip, başka bir ayetle de teyit edilmiş [bk. el-Bakara: 2/173] (bir âyette  sayılan on ayrı madde bunların  örneklendirilmesidir. [el-Mâide: 5/3]) yine, iyi/temiz şeylerin (tayyibât)  helâl, pis/kö tü (habâis) şeylerin haramlığı tekrar edilmiş [el-Bakara. 2/172; el-Mâide: 5/4; el-A'râf: 7/157], Hz. Peygamber de bu hususta açıklamalar getirip ölçüler koymuştur. Fakihlerin çoğunluğu da yiyeceklerde helâllik/mu bahlık asıl olup haramlık özel delile sabit olur demişler ve hukuk doktrini de bu çerçevede gelişmiştir.


A) HAYVANLAR ve ETLERİ


Tabiattaki bütün imkânların insanlığın emrine verilmesine istinaden her türlü hayvanî gıda ve etin yenebileceği düşünülebilirse de, özellikle ete bazı sınırlamalar getirilmiş olup, Brahmanlar ve bazı filozoflar hayvan kesmeyi ve yemeyi haram sayarken, “Yahudilere tırnaklı bütün hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık…”[el-en'âm: 6/146] ayetinde belirtildiği üzere, yahudilere, taşkınlıkları/zulümleri sebebiyle bazı hayvanlar tamamen, bazıları kısmen haram kılınmış, Hıristiyanlar Pavlus'un“ağızdan giren değil, ağızdan ve kalpten çıkan şeyler insanı kirletir, çarşıda satılan her şey yenebilir”[Matta, 15/11, 18; Korintoslular'a Birinci Mektup, 10/25] anlayışını benimseyerek domuz etindeki gibi Tevrat'ta haram kılınanları helâl saymışlar, câhiliye Arapları bazı hayvanları belirli isimler verip putlara kurban ederek/salıvererek kendilerine haram kılmışlar (beşinci yavrusu erkek olan devenin kulağı yarılıp serbest bırakılır, yararlanılmaz, su içmesine, otlamasına (bahîra)müdahale edilemez, yolculuktan salimen dönmeye hastalıktan kurtulma karşılığı putlar adına dişi deve (sâibe) serbest bırakı lır, dişi doğan koyun kendilerinin, erkek doğan putların olurdu (hem dişi hem erkek doğarsa (vasile)  kurban edilmezdi) dölünden on batın doğan deve koruma altına alınır, binilmez, yük taşıtılmaz (hâm)dı  ki bunlar Kur'ânda reddedilmiş, Allah'a iftira sayılmış [el-Mâide: 5/103] yerilmiştir. [bk. el-En'âm:6/136-138-140-143-144.])orta bir yolu temsil eden, insan tabiatıyla ve önceki dinlerle uyum göste ren İslâmda ise, yeryüzündeki her türlü imkân ve nimet Allah'n lütuf ve ihsanı olup, şükrünü eda etmek üzerre özellikle hayvanlardan bazıları müstesna genişçe yararlanılabileceği belirtilmişitir [el-En'âm: 6/142-145] Şu da var ki, mesela Kur'ân ve hadislerde, daha ziyade, “iyi ve temiz şeylerin helâl kılındığı” [Meselâ bk. el-Bakara: 2/172; el-Mâide: 5/4; el-A'râf. 7/32]belirtilip yenmesi mûtat olan hayvanlar olarak koyun, deve ve sığır türleri (behîmetü'l-en'âm) örnek gösterilmiştir[el-Mâide:5/1]


Yiyecek düzenlemesinin/sınırlamasının/yasağının temel ilkesi/ortak noktası/mihengi,“habâis/pis ve iğrençşeylerin yenmemesi, sağlığa zararlı maddelerin alınmaması olup[bk. el-Bakara: 2/195], somut yasaklar ise bazı âyetlerde [el-Mâide: 5/3]on madde sayılsa da, aslen dört maddede (kendiliğinden veya dinî usulde boğazlanmaksızm ölmüş hayvan (meyte), akıtılmış kan, domuz ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvan) toplanırken (el-Bakara 2/173) Hz. Peygamber'in sünneti de bunları teyidin yanı sıra, “pis ve iğrenç” yiyeceklerin özellikleri (zî nâb; yırtıcı/ağzının dört yanında uzun sivri dişi olan hayvanlar ve zî mihle; yırtıcı/pençesi ile avını parçalayan kuşların yenmeyeceği) ortaya koymuştur[Müslim, “Sayd”, 15, 16; Ebû Dâvûd,“Et'ime”,32;Tirmizî,“Sayd”,9,11] Ancak Hz. Peygamber'in bu uygulama ve tercihleri daima emir/yasak olmayıp, örneğin, İbn. Abbas ve Hâlid b. Velîd Hz. Peygamberle birlikte Hz. Meymû ne'nin evinde yemeğe oturduklarında önlerine konulan, kızarmış keleri Efendimiz yemeyince İbn Abbas “Bunu yemek haram mıdır ey Allah'ın resulü?” demiş, “Hayır, fakat bizim taraflarda olmayan bir yemektir, hoşuma gitmediği için yemiyorum” buyurmuş, Hâlid b.Velîd, “Sonra ben o yemeği önüme çektim ve yedim; Resûlullah da yediğimi görüyordu” demiştir.[Buhârî, “ez-Zebâih ve's-sayd”, 33.]


1) Karada Yaşayan Hayvanlar


a) Sığır, manda, koyun, keçi, deve, tavşan, tavuk, kaz, ördek, hindi türünden evcil hayvanlar, geyik, ceylan, dağ keçisi, yabanî sığır ve zebra gibi vahşi hayvanlar, güvercin, serçe, bıldırcın, sığırcık, balıkçıl gibi kuşlar(tasrihen [el-Mâide:  5/1;  el-Hac. 22/28-30], diğerleri “yiyiniz” denilen temiz şeyler kapsamın da), çekirge [Buhârî, “Zebâih”, 13; Müslim, “Zebâih”, 52]ittifakla helaldir. b) Domuz [el-Bakara: 2/173] Allah'tan başkası adına kesilen, meyte/dinî usulde kesilmemiş veya kendiliğinden ölmüş hayvan “Allah size meyteyi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına boğazlanmış hayvanı haram kılmıştır”, (el-Bakara 2/173), “Meyte, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanmış, boğulmuş, darbe ile öldürülmüş, yuvarlanarak ölmüş, süsülerek ölmüş, yırtıcı hayvanın yediği/artığı, dikili taşlar üzerine boğazlanmış hayvanlar... size haram kılındı” (el-Mâide 5/3) ayetlerine istinaden ittifakla haramdır.c)1. Alt ve üst çenesindeki dört uzun sivri dişi ile avlanan/kendini savunan yırtıcı hayvanlar, kurt, aslan, kaplan, pars, maymun, sırtlan, köpek, kedi, pençesiyle avlanan şahin, doğan, kartal, akbaba, genelde pislikle beslenen kuzgun, karga, tabiaten iğrenç bulunan fare, yılan gibi hayvanlar, akrep, sinek, örümcek gibi haşerat büyük çoğunluğa göre haram (Mâlikilerin bir kısmına göre aslan, kaplan helâl, bir kısmına göre mekruh, meşhur görüşe göre şahin, kartal, pislikle beslenen kuşlar mekruh.) 2. Tilki, E.Yûsuf ve Muhammed'e, Şâfıîler'e, -bir rivayette- Hanbelîler'e ve bazı Mâlikîler'e göre helâl, ayı Hanefî ve Şâfıîler'de haram, Mâliki ve Hanbelîler'de helâl, zürafa Şâfîîler'de mutemet görüşe göre haram, diğer üç mezhepte helâl, tavus kuşu ve papağan Şafiîlerde haram, diğer üç mezhepte helâl, kirpi Hanefî ve Hanbelîler'de haram, Şafiî ve Mâlikîler'de helâl, (Hanefîler'de çakal, sincap, samur, sansar, sırtlan, keler, gelincik, çaylak, kuzgun, baykuş, atmaca, kaplumbağa, köstebek, kertenkele, salyangoz ve her türlü haşerat da yenmez.) 3. Tavşan dört Sünnî mezhepte helal, bazı sahabe ve tabiîn ile İbn Ebû Leylâ'ya göre tahrîmen mekruhtur. 4.At eti, dört mezhepte genel olarak  helâl; E. Hanîfe'ye göre tahrîmen mekruh (Hanefî zâhirü'r-rivâye eserlerinde “mekruh”, Hasan b. Ziyâd rivayetinde “haram” îmâmeyne göre mekruh, bazılarının görüşü doğrultusunda Hanefîlerde tenzîhen mekruh olup, Mâlikîlerde de haram ve tenzîhen mekruh sayanlar vardır. 5.Evcil/ehlî eşek dört mezhepte haram, Mâlikîlerin bir kısmınca tenzîhen mekruh, bazı sahâbî lerden ve Hanefîlerden Bişr el-Merisî'den nakle göre helâldir.6. Katır vb nin, her iki atası helâl ise helâl, haram ise haram,  biri helâl diğeri haram  ise, Hanefî ve Mâlikîler'de anne, Şafiî ve Hanbelîler'de  haram taraf esastır (dört mezhepte de anası eşek ise haram, at ise E.Hanîfe'ye göre mekruh, E.Yûsuf ve Muham med'e göre caiz olup anası at veya eşek değilse -başka delillere dayanarak- katır eti mekruh görüşü de vardır.

2) Suda Yaşayan Hayvanlar


Deniz avı ve denizden elde edilen yiyeceğin helâl olduğu [el-Mâide: 5/96; el-Fâtır: 35/12],ayetleri ve “Onun suyu temiz, meytesi (içinde ölen) helâldir[Ebû Dâvûd, “Taharet”, 41; Tirmizî, “Taharet”, 52]hadisine istinaden, balık türleri bütün mezheplerce helâl olup boğazlamaya de gerek yoktur. (Hanefîler'de kendili ğinden ölmüş ve su üzerine çıkmış balıklar yenmezken, suyun çok sıcak veya soğuk olmasından, buzlar arasına sıkışmaktan, su içine hapsedilmekten, suyun çekilmesinden dolayı ölenler yenebilir.) Balık otu ile ölen, sert cisimle öldürülen de yenebilir. 2.Midye, kurbağa, yengeç gibi su hayvanları Hanefîler'de helâl değilken, diğer üç mezhepte sadece suda yaşayan her türlü hayvan kendiliğinden ölse bile helâl olup, Şafiîlerde, ‘helal kara hayvanlarına benzeyenler helâl, haram kara hayvanlarına benzeyenler haramdır’ görüşü de vardır. (Hanefîler (Mâide 3’ teki “meyte” yi mutlak anlayıp, balık dışındaki türleri “habâis”(iğrenç şeyler) görürken, çoğunluk Mâide 96’ daki“deniz avı” nı umumi görüp, “Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir”[Ebû Dâvûd, “Taharet”, 41; Tirmizî, “Taharet”, 52.]hadisine dayanmışlardır.)


3) Hem Karada Hem Suda Yaşayan Hayvanlar


Hem karada hem suda yaşayan kurbağa, kaplumbağa, yengeç, yılan, timsah gibi hayvanlar Hanefî ve Şâfiîler' de helâl dolmayıp, Mâlikîler'de helâl, Hanbelîler'de ise timsah, kurbağa ve yılan dışındakiler yenir.(Ancak, akıcı kanı olan kaplumbağa, su aygırı gibi hayvanlara boğazlama gerekip, kanı akıcı olmayanlara gerekmezken, yengecin yaygın görüşe göre bir yeri kesilir(tezkiye) A. b. Hanbel'e göre gerekmez.)


Eti helâl hayvanın usulünce boğazlanması (tezkiye), şartlarına uygun avlanması gerekip, helâl fakat pislik yemiş kara hayvanlarının (cellâle) bekletilmeden kesilip yenmesi hemen bütün mezheplerce mekruh, A. b. Hanbel'e göre mekruh/haram, Mâlikîler'de yaygın görüş olarak mekruh değildir. Bu tür tavuklar için üç, koyunlar için dört, sığır ve develer için on gün denilmişse de aslolan pis koku gidecek süre bekletmektir. Balığın pis suda bulunması yenmesine engel değilken, balığın yuttuğu bütün balık da yenebilir. Helâl türden bile olsa, canlı hayvandan koparılan parça, meyte hükmünde olup ittifakla haramdır. Yumurta ve süt, etin hükmüne tabi olup helal  hayvandan canlı iken veya usulünce boğazlandıktan sonra (tezkiye gerekmeyen balık vb den) çıkan bozulmamış yumurta ittifakla caiz, etin helal fakat usulünce boğazlanmadan ölmüş hayvandan çıkan yumurta sertleşmişse yenebilir, etinin yenmeyenin yumurtası ise Hanefî ve Hanbelîler'de yenmez, Şâfıîler'de ise domuz, köpek ve bunlardan doğanlar hariç, eti yenmeyen lerin canlı iken yaptıkları yumurta yenir, Mâlikilerde de zararsız her türlü yumurta yenir. Süt ise, dört mezhepte, etin hükmüne tâbi olup(insanın sütü hariç) bazı alimlerce E. Hanîfe'nin at eti haramdır/mek ruhtur görüşüne istinaden sütü de haram/mekruh iken mezhepte sahih görüşe göre mubahtır (eti, cihad aracı olduğu için yasaklanmıştır)


Yahudilik ve Hıristiyanlık'ta da yasak olan domuz eti (Tevrat'ta domuz murdar sayılıp yenmesi ve ölüsüne dokunulması yasaklanmış [54Tesniye, 14/8]. İncil'de de aşağılanmış[55bk. Matta, 7/6; Markos, 5/11-14.]fakat Pavlus, “İnsanı ağızdan giren değil ağızdan çıkan kirletir”[Matta, 15/11, 18] hükmüne istinaden “Çarşıda alınıp satılan şeyler yenebilir”[Korintoslular'a Birinci Mektup, 10/25]demiştir) İslamda da kesin olarak yasaklanmış ve icmâ olmuş hatta haram kılınan tek hayvan domuz olmuştur. Akıtılmış kan ile domuz, meyte ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanların etinin haram kılındığı birkaç defa tekrar edilip[el-Bakara: 2/173; en-Nahl: 16/115;el-Bakara: 2/173; el-Mâide: 5/3; el-En'âm: 6/145; en-Nahl: 16/115] temiz şeyler helâl, pis şeylerin de haram kılındığı bildirilirken [el-A'râf: 7/157; Tâhâ: 20/81; el-Mü'minûn: 23/51]Hz. Pey gamber de bunu, “Allah ve resulü şarabın, ölü hayvan etinin, domuzun ve putların alım satımını haram kılmıştır”  hadisindeki gibi devamlı teyit etmiş, (meyte yağının gemi cilâlalamada, deri yağlamada ve aydınlatmada kullanımı da haram saymıştır[Buhârî,“Büyü”',112; Ebû Dâvûd,“Büyü”', 66; Tirmizî,“Büyü”,61]) Yeme açısından yağı da eti gibi ittifakla, cüzleri (iç yağı vb) gıda dışı amaçlarla da çoğunluğa göre haram olup, hukuken değerli/mütekavvim mal sayılmadığından,mülkiyet hakkı tanınmaz, kasten telefinde tazmin, çalana ceza gerekmezken, Hanefi ve Mâlikîler'de gayri müsliminki haksız yere telef edilmişse tazmini gerekip, yine büyük çoğunluğa göre canlısı necis olup salyası, teri vs. bulaşan şey de necistir, ağzını sürdüğü kap, biri toprakla yedi kez yıkanır, Mâlikilerde ise canlısı köpek gibi olup necis değildir. Derisi de çoğunluğa göre tabaklansa da necis olup, Zahirîler, E. Yûsuf, İbn Hazm gibileri tabaklanınca, bazıları da örtü, sergi, çadır gibi suyla temas ettirilmeden kullanılabilir derler. Kılı çoğunluğa göre ihtiyac halinde iğne ve badana fırçası yapılabilirken, eriyip çürüyüp dönüşmüşse çoğunluğuna göre yeni halinin hükmünü alır ki domuz vb. yağı katkılı terkipler de buna bağlanabilir denilmiştir.


B) KESİM (ZEBH ve TEZKİYE/ZEKÂT)


Bütün semavî dinlerde hayvanların boğazlanıp kanları akıtılarak yenmesi gerektiği ortak görüş olup Yahudilik'te hassasiyetle üzerinde durulurken Hıristiyanlık'ta Pavlus bu hükmü kaldırmış, İslâm ise eti yenen kara hayvanlarının fiilen veya hükmen boğazlanarak yenebileceği ilkesi devam ettirmiştir. Hanefîler'e göre eti yenmese de canlısı temiz sayılanlar boğazlanınca temiz hükmü devam edip  tüy ve derisinden yararlanılabilir fakat boğazlanmayınca ancak tabaklanarak temiz olurken, eti yenenler fiilen/hükmenboğazlanarak helâl olup balık türü su hayvanları ile kara hayvanlarından çekirge ise “Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir”[Ebû Dâvûd, “Taharet”, 41]hadisi ve meyte grubundan balık ve çekirgenin helâl kılındığı [Müsned, II, 97]hadisine dayanarak boğazlamadan yenebilir. Hanefîlerde suda yaşayanlardan sadece balık türü, diğer mezheplerde tüm su hayvanları boğazlanmaksızın helâldir. Hem karada hem suda yaşayan kanı akıcı hayvanlar ancak boğazlanarak helâl olurken av hayvanlarının usulünce avlanması/öldürülmesi boğazlama sayılıp canlı ele geçmişse ayrıca boğazlanması gerekir. Kesim esnasında hayvanın canlı olması (çoğunluğa göre hareket etmesi ve kanının akması, Ebû Hanîfe'ye göre yaşadığının bilinmesi, A. b. Hanbel'e göre kanın akması) ve bu kesimle ölmesi gerekir.


İslâmın özü olan tevhidin korunması için şirkin her türlüsüyle mücadele edilmiş, hayvan kesiminde de onu veren Allah'tan başkasının anılması, başkası adına kesilmesi ve böylesinin etinin yenmesi yasaklanıp [el-Bakara: 2/173; el-Mâide: 5/3]haram kılınan dört yiyecekten biri olmuştur[el-Bakara: 2/173; el-Mâide: 5/3; el-En'âm: 6/145; en-Nahl. 16/115.]Tesmiyede “Bismillâhi Allahü ekber” demek müstehap, hatta“Bismillah” demek veya Allah'ın diğer isimlerinden birini anmak da yeterlidir.Hayvanı kesenin (kadın/erkek) akıllı, Allah adına kesmeyi kavrayacak temyiz gücüne sahip, müslüman/Ehl-i kitap olması, ihramda olmaması, Allah adına kesmesi gerekir. (Ehl-i kitap, Allah'a inanıp peygamberine tâbi olup hak dine mensup iken bu hak yoldan uzaklaşıp son hak peygambere de inanmayan Yahudi ve hıristiyanlar olup, müşrik ve putperestlerden farklı tutularak kızlarıyla evlenip “…Kitap verilenlerin yiyecekleri size, sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir”[el-Mâide: 5/5] ayetine istinaden kestiklerini yemek müslümanlara helâlolup, Allah inancını taşıdıkları için, Mecûsîler'i, Sâbiîler'i, Budist ve Brahmanlar'ı da Ehl-i kitap sayanlar vardır) Çoğunluğa göre Ehl-i kitap İslâmi usulde keserse/boğazlar sa yenirken, Mâlikilerden İbnü'l-Arabî dahil bir gruba göre kendi dinlerine uyması yeterlidir. (Keserken Ehl-i kitabın Allah'ın adını anması (tesmiye) şart değilse de, başkası adına keserse ittifakla yenmez.) Zahirîlerde her halükârda besmele şart olup, “Eğer Allah'ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden yiyin”[el-En'âm: 6/118]“üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin” [el-En'âm: 6/121.] ayeti gereği her şekilde (unutarak/kasten) terkedeninki, Hanefî ve Mâlikîler dahil çoğunluğa göre sadece kasten terkedeninki yenmezken (unutanın“Ümmetimden yanılma, unutma ue zorla yaptıklarının sorumluluğu kaldırılmıştır”[Buhârî, “Hudûd”, 22; Ebû Dâvûd, “Hudûd”, 17] hadisi ne istinaden söylemiş sayılır) İ.Şafiî ve bir gruba göre tesmiye sünnet olup (müslümanın daima Allah adına keseceği, ansa da anmasa da kestiği yeneceği[Zeylaî, Nasbü'r-râye, IV, 183] andığı bilinmi yorsa besmele çekip yenebileceği [Buhârî,“Tevhîd”, 13; “Zebâih”, 21; Ebû Dâvûd, “Edâhî”, 13, 19]) hadislerine istina den kasten terkedeninki de yenir, ancak Şâfîîler'de terki mekruhtur. (Günümüzde özellikle  söktörel tavuk kesiminde bazı kural ve tavsiyelereuyulamayan çoğunluğu müslüman ülkelerde aksi delil yoksa usulünce kesilmiş sayılıp, Şafiîlere istinaden yenebileceği söylenmektedir.)


Eti yenen ehlî hayvanın kesimi çene altından yemek ve nefes borusu ile kan taşıyan iki büyük damarının kesilmesi(zebh), devenin boğazıyla göğsünün birleştiği yere bıçak saplanması(nahr) şeklindeolup (ihtiyarî boğazlama),E. Hanîfe en az üçünün kesilmesini yeterli, E. Yûsuf yemek, nefes borusu ve iki damardan birisini, İ. Muhammed ise her birinin çoğunun kesilmesinini gerekli görürken, Şâfiî ve Hanbelîler daha ziyade yemek ve nefes borusunun kesilmesini, bazıları dördünün de kesilmesini gerekli görürler. Vahşi veya yakalanıp yatırılamayan ehlî hayvanın yaralanıp kanının akıtılması (ıztırarî boğazlama) da caiz olup, Hz. Peygamber yakalanamayan bir devenin ok ile vurulmasını tasvip edip benzeri durumlarda böyle davranılmasını emretmişlerdir.[Buhârî, “Zebâih”, 15-18; Müslim,“Edâhî”, 4]Ayrıca kesim esnasında hayvanın eziyet edilmeden sol yanına yatırılıp kıbleye döndürülmesi, kesim aletinin keskin olması fakat göreceği şekilde bilenmemesi, yerde fazla bekletilmemesi tavsiye edilmiştir  Kesim aletinin(demir, ağaç, taş vb) kesilecek yerleri kesici ve kan akıtıcı olması yeterli olup eziyet verici kör aletle kesmek mekruhtur. elektrik şoku, tabanca, karbondioksit gazı vererek, başına çekiç veya tokmakla vurarak, omuriliğine şiş sokarak (boğazlanmadan) öldürülenler, öldüren müslüman ise meyte sayılırken, Ehl-i kitap ise bazılarına göre yenir. Ayrıca kesilen hayvandan çıkan yavru canlı ve oluşumu nu tamamlamışsa yenirken,  ölü ve kesim öncesi öldüğü biliniyorsa ittifakla haram, annenin kesimiyle ölmüşse büyük çoğunluğa göre“Annenin kesilmesi karnındaki yavrunun da kesilmesi demektir” (Ebû Dâvûd, “Edâhî”, 18; Tirmizî, “Et'ime”, 2) hadisine istinadenyenir, E.Hanîfe ve İ. Züfer'e göre meytedir.



Giriş to leave a comment