İslâmda ibaha asıl olmakla birlikte, giyinme/örtünme ve süslenme ile ilgili bazı ölçüler ve kısıtlamalar getirilmiş, bunun dışındaki zevk, imkân ve kültüre dair giyinme serbest bırakılmıştır.
ÖRTÜNME
İslâmın örtünme emri, ruh sağlığını, fıtratı ve onuru, toplum ahlâkını koruma, cinsler ve insanlar arası münasebetlerde dengeyi gözetme, insana yakışır cinsî ve ailevi hayat kurma amaçlı olup erkekle kadına yönelik hükümlerin farklı olması da yaratılış özellikleri dolayısıyladır. Örtünme/setr-i avret, namaz içinde ve dışında vücudun açılması, gösterilmesi ve bakılması haram olan yerlerinin (avret) örtülmesi olup sınırları cinslere ve mahremiyete (evlenilemeyecek derecede yakınlığa) göre farklılık taşır.
Erkeğin namazda örtülmesi gereken yeri ile namaz dışında erkeklere ve karısından başka kadınlara karşı avret yeri, çoğunluğu göbek ile diz kapağı arası olup sınırı ve derecelendirilmesinde ise görüş farklılığı bulunmakta olup, kadınların kadınlara ve mahremlerine karşı avret yeri, Hanefî ve Şâfîîlerde erkeğin erkeğe karşı avret yeri gibi, Mâliki ve Hanbelîlerde ağırlıklı görüş kadının mahremi erkekler yanında el, yüz, baş, boyun, kol, ayak ve baldır hariç bütün vücudu, yabancı erkeklere karşı Hanefîlerde yüzü, el ve ayakları hariç bütün vücudu, diğer mezheplerde ayakları da avrettir. (Ebû Yûsuf'un dirseklere kadar kolu avret değildir görüşü de vardır.)
Bir ayette erkeklerin gözlerini haramdan sakındırmaları, ırzlarını korumaları istenip [en-Nûr: 24/30](ancak namazda veya dışında nerelerini örtecekleri belirtilmezken) kadınların da namus ve iffetlerini koruyarak gözlerini haramdan sakındırmaları istenip, “Görünen kısımlar müstesna ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine örtsünler. Kocaları, babaları... hariç başkasına ziynetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar” denirken, başka bir âyette de [el-Ahzâb: 33/59] ihtiyaç için dışarı çıkacakları zaman “tanınıp incinmemeleri için dış örtülerini üstlerine almaları”(kadın ve erkeği fitne ve şüpheye düşürmeyecek, birbirlerini kışkırtmayacak,vakarlarını koruyacak tarz ve biçimde örtünmesi, vücut hatlarını gösterecek kadar dar ve ince giymemeleri) istenir.
Hz. Peygamber'in sünnetinde de örtünme daima vurgulanıp giyim ve kuşamda sadelik, tabiilik ve temizlik, elbisenin vücut hatlarını belli etmemesi, içini göstermemesi tavsiye edilip, karşı cinse ve diğer din mensuplarına benzenmemesi istenerek belli bir çerçeve çizilmiş olup, cehennemliklerden iki sınıf vardır ki, ben onları dünyada görmedim: Birincisi ellerindeki öküz kuyruğu gibi kırbaçlarla halkı kırbaçlayan kimselerdir. İkincisi giyinmiş çıplak, kalçasını oynatarak, kırıtarak, salınarak yürüyen, başları deve hörgücü gibi kadınlardır. Bunlar cennete giremezler, onun kokusunu da alamazlar. Halbuki onun kokusu çok uzun mesafelerden alınır”[Müslim, “Libâs”, 125]hadisi ve (Hz Peygamberin, ince elbise ile gördüğü baldızı Esmâ'ya hitaben söylediği) “Ey Esma! Bulûğa erdikten sonra kadının şu ve şundan (yüz ve ellerden) başka yerlerinin görülmesi doğru olmaz”[Ebû Dâvûd, “Libâs”, 31] hadislerinde getirilen ölçü ve açıklamalar müslümanlar tarafından benimsenip korunagelmiştir.
İPEK(Lİ) ELBİSE KULLANIMI
Kur'an’da ipeğin giyilmesini ve kullanımını konu alan özel bir ifade bulunmazken hadislerde de ipekle ilgili erkeklere ilke ve amaçlar niteliğinde bazı kayıt ve yasaklamalar getirilmiş olup bu hususstaki bazı hadisler şöyledir: “İpeği dünyada giyen ahirette giyemeyecektir.”[Buhârî, “Libâs”, 25; Müslim, “Libâs”, 2; Tirmizî, “Edeb”, 1] Huzeyfe(ra) Medâin'de içmesi için su getirilen gümüş kabı fırlatıp, Hz. Peygamber, “Altın, gümüş, ipek ve dîbâc dünyada onlar için, ahirette sizin içindir”buyurdu demiştir.[Buhârî, “Libâs”, 25] “İpek ve altın ümmetimin kadınlarına helâl, erkeklerine haramdır.”[Buhârî, “Libâs”, 30.]
Sahabeden Berâ b. Âzib şöyle demiştir: “Hz. Peygamber bize yedi şeyi emretti, yedi şeyi de yasakladı. Hastaları ziyaret etmeyi, cenazenin arkasından gitmeyi, hapşırana iyi dilekte bulunmayı, yemini yerine getirmeyi, mazluma yardım etmeyi, davete icabet etmeyi ve selamı yaymayı emretti. Altın yüzük kullanmayı, gümüş kaptan içmeyi, eyerlerin üzerine konan ipek örtü (meyâsir) kullanmayı, ipek ile nakışlanmış kumaş (kassî) kullanmayı, ipek (harîr), kalın ipekli kumaş (istebrak) ve erişi ve argacı (çözgüsü ve atkısı) ipek olan kumaş/dîbâc giyinmeyi yasakladı.” [Buhârî, “Libâs”, 45; Müslim, “Libâs”, 1.]
Hz. Ömer, satılan bir ipek elbise görmüş ve Hz. Peygamber'e “Yâ Rasûlallah! Şu elbiseyi satın alsan da, hem sana gelen heyetleri kabul sırasında, hem de cuma günleri giysen!” demiş, Resûl-i Ekrem, “Bunu ancak nasipsizler giyer” buyurmuştur. Hz. Peygamber, bu olaydan bir müddet sonra Ömer'e ipek bir elbise göndermiş, Ömer, “İpek elbise konusunda o söylediklerinden sonra bana ipek elbise mi gönderiyorsun” diyerek şaşkınlığını ifade edince Resûlullah, “Ben bunu sana satasın ya da birine veresin diye gönderdim” buyurmuştur. [Buhârî, “Libâs”, 25, 30.]
Ali b. Ebû Tâlib demiştir ki: “Hz. Peygamber, bana ipek bir elbise göndermişti. Ben bunu giyerek dışarı çıktım. Hz. Peygamber'in yüzünde kızgınlık ifadesini görünce elbiseyi hanımlar arasında paylaştırdım”.[Buhârî, “Libâs”, 30.] Berâ b. Âzib der ki: “Hz. Peygamber'e ipek bir elbise hediye edilmişti. Biz bu elbiseye dokunuyor ve güzelliğine duyduğumuz hayranlığı dile getiriyorduk. Hz. Peygam ber “Siz buna çok mu güzel diyorsunuz! Sa'd b. Muâz'ın cennetteki mendilleri bundan daha hayırlıdır” buyurdu.”[Buhârî,“Libâs”,26.]
Ebû Osman en-Nehdî der ki: “Utbe b. Ferkad ile Azerbaycan'da bulunduğumuz sırada bize Hz Ömer'den bir mektup geldi. O mektupta, şu kadar (işaret ve orta parmak arası) hariç, Hz. Peygamberin ipeği yasakladığı yazılıydı. Anladığımız kadarıyla şu kadarcık ile elbisedeki alâmeti (alem) kastediyordu.” [Buhârî, “Libâs”, 25]
Hz. Peygamber'e ipek bir ferace hediye edilmişti. O, bunu giydi ve namaz kıldı., sonra ondan pek hoşlanmamış bir biçimde üzerinden çıkararak “Bu müttakilere yakışmaz” buyurdu.” [Buhârî, “Libâs”, 12.]Hz. Peygamber, Züheyr ve Abdurrahman'a yakalandıkları cilt hastalığı sebebiyle ipek elbise giyme hususunda ruhsat vermiştir. [Buhârî, “Libâs”, 29]
Bu hadislere istinaden, çoğunluk, ipek elbise erkeklere haram der ve İbnArabî de on kadar görüş bildirirken, E Yûsuf ve İ.Muhammed silâha karşı koruyacaksa savaşta, E Hanife, Yûsuf ve Muhammed atkısı/örgüsü ipek değilse savaş dışında da caiz der, İ.Mâlik meşhur görüşünde savaşta da giyilmez derken, Şâfiîlerden Nevevî, “İpek, istebrak, dîbâc ve kassî erkeklere (çoğunluğuna nisbeten) haram olup böbürlenme veya başka arasında da (deri hastalığı dışında) fark olmayıp, kadınlara ise mubahtır” dedikten sonra, İbnü'z-Zübeyr gibi, erkeklere de mubah diyenlerin olduğunu, çocuklara bayramda beis olmadığını, esasen sırf ipekli kumaşların yasak olduğunu,ipek oranı fazla olmayan karışımların giyilebileceğini söyler [Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, XIV, 32-33, 38]Hanbelîlerden İbn Kudâme, A.b. Hanbel'den bir rivayete göre, hastaya iyi geliyorsa caiz olduğunu, ancak İ.Mâlik'in buna da ruhsat vermediğini belirtmiştir. (İbn Kudâme savaşta, “Ahmed'in, birinci ve kuvvetli görüşüne göre …mubah (savaşta böbürlenmek caiz) olup, ipeği fazla olmayan karışımda da sakınca yoktur”der [İbn Kudâme, el-Mugnî, I, 588-590.])
Neticedeipekli elbise erkeklere ittifakla haram olupfakatçoğunluğa göre tedavi/soğuk tan koruma amaçlı caiz, yorgan, döşek, minder, halı, kilim vb.olarak kullanılamazken, E. Hanîfe ile bazı Mâlikîler giyim dışı kulanımıcaiz, az sayıda âlim de giymek hem kadına hem erkeğe haram veya ikisine de helâl derler. [bk. Âl-i İmrân: 3/14; el-Hicr: 15/16; en-Nahl: 16/8; el-Kehf: 18/7; el-İnsân: 76/11-22.](Kısacası ipekli elbise,lüks harcama, böbürlenme ve övünmeye, fakirlerin incinmesine yol açacağı, dünyaya dalıp âhireti unutturacağı için yasaklanmıştır)
İpek(li) elbise namaz
Hanefiler'de sahih fakat mekruh/günah, Şâfiî, Ebû Sevr ve bir rivayette İ.Mâlik, “başka elbise varken kılınan iade edilmelidir” der, çoğunluk ise Hz. Peygamber'in, Hz Ömer'in giydiğini görünce “Ben onu sana giyesin diye değil, satıp yararlanasın diye gönderdim” demesine istinaden, alım satım ve hediyesini caiz görür, ki Hz. Peygamber, Hz. Âişe'nin satın aldığı resimli perdeyi kaldırtsa da sözleşmesine karışma ması, kullanımı mekruh şeylerin ticaretinin mubah olduğunu göstermektedir.
SÜSLENME ve ESTETİK
İslâm güzelliği, estetik değerleri, süsü ve süslenmeyi, insanın bu temayülünü tabii karşılamakla birlikte, fıtri bilincin ve dengenin korunması adına bazı kayıtlar getirmiştir. Kur'an'da “Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve güzel rızıkları kim haram kıldı? De ki; onlar dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir” [el-A'râf: 7/32.]buyurulup, insanın temiz ve güzel olması istenmiş, iyi ve güzel şeylerin helâl, kötü ve çirkin şeylerin haram olduğu belirtilmiştir. [el-Mâide: 5/4-5; el-A'râf: 7/31-160] Hz. Peygamber de, güzel giyinme hakkındaki bir soruya “Allah güzeldir, güzelliği sever”[Müslim, “îmân”, 147]buyurup kendisi de daima temiz ve düzenli olmuş, sade ve güzel giyinmeyi, güzel koku sürünmeyi teşvik etmiştir. Buna karşılık, Kur'an'da kadınların yabancı erkeklere ziynetlerini ve güzelliklerini göstermeleri, yolda bunu teşhir edecek hatta hissettirecek şekilde yürümeleri kınanarak[en-Nûr: 24/31], süslenme ve güzelliğin yabancılara karşı çekicilik ve uyarıcı olarak kullanılması yasaklanmış, Hz. Peygamber de kadınları ev içinde kocalarına karşı güzel olmaya, süslenmeye teşvik etmiş, fakat süslenmede ve ziynet eşyası kulanı mında aşırılığa, lüks ve israfa kaçmayı yasaklamıştır ki erkeklerin ipek ve altını giyim, takı ve süs aracı olarak kullanmasını yasaklaması da böyledir. Allah insanı en güzel şekilde, dengeli, ahenkli bir surette yaratmakla kalmayıp, “Ey Âdem oğulları, her mescide gidişinizde ziynetlerinizi takınız, yiyin için fakat israf etmeyin..”[el-A'râf: 7/31.] ayeti ve “Allah güzeldir, güzelliği sever” hadisinde olduğu gibi, mâkul ve mutedil ölçülerde süslenmesine, güzelliğini koruyup güzel görünmesine izin vermiş/teşvik etmiş fakat, fıtri/tabiî güzellik ve yapısını değiştirme amaçlı tasarruf ve müdahaleler, giyim kuşam ve süslenmeler hoş karşılanmamış hatta şeytana itaat kabul edilmiş[en-Nisâ: 4/119], “insanın yeryüzünde halife olmak üzere yaratıldığı” [el-Bakara: 2/30], “çeşitli nimetler, imkânlar ve güzelliklerle donatıldığı, en güzel suret ve sîrette, ölçülü ve dengeli bir biçimde yaratıldığı” [el-Beled: 9/3-9; el-Mülk: 65/23; el-İnfitâr: 82/6-8; et-Tîn: 95/4.] denilerek beden ve ruh sağlığı, tabii ve ahlâkî değerleri korunmak istenmiştir.
a) Saçla İlgili Tasarruflar
Sahih hadis kitaplarının hepsinde, Hz. Peygamber'in dökülen saçın yerine saç ekletmeyi yasak ladığı, mesela Buhârî ve Müslimde, evlendikten sonra hastalanıp saçı dökülen bir câriyeye saç takılmak istenince ve hastalık nedeniyle saçı dökülen bir gence düğün öncesi saç ekletmek istenince “Allah, saç ekleyene ve eklettirene lanet etsin” [Buhârî, “Libâs”, 83; Müslim, “Libâs”, 117; Müslim, “Libâs”, 115]buyurup, benzeri olay ve taleplere aynı tavrı koyduğunakledilmektedir.Buradaki lanetlemeyi kuvvetli yasaklama sayan fakihler, başkasının saçını,hatta ipek, iplik, yün vb.peruk takmayı,çoğunluk ise sadece necis kıl/tüy mamüllerini caiz görmemişlerdir.Ayrıca İslâm dini Cahiliyye kadınlarının, kocalarının ölümü, savaş vb. durumlarda elem ve musibet ifadesi olarak saçlarını kazıma adetlerini yasaklarken (fakat kısaltabilirler), hıristiyanların bazı saç tıraşlarını da tasvip etmemiştir.[bk. Müslim, “Libâs”, 113; Ebû Dâvûd, “Tereccül”, 14] Yine, Hz. Peygamber “Ak saçlarınızı yolmayın, saç ve sakalını müslüman olarak ağartan kimse için o saç ve sakal kıyamet gününde nur olacaktır”[Ebû Dâvûd,“Tereccül”,17] buyururken, fakihler de, ağaran saçları yolmayı mekruh, evlenmek isteyenlerin daha genç görünmeye çalışmasını haramayakın görmüşlerdir. Bununla birlikte, Hz. Peygamber saçları bembeyaz bir sahâbîye,“Şu beyaz saçların rengini bir şey ile değiştiriniz, fakat siyahtan kaçınınız”[Müslim, “Libâs”, 79]derken, başka bir hadisinde ise “(yaşlı) Yahudi ve hıristiyanlar boyamaz. Onlara muhalefet ediniz.[Müslim,“Libâs”, 80]) buyurmuştur. Bunu bir ruhsat gören alimler de, kına vb ile boyamayı caiz görürken, siyahta tereddüt etmişlerdir. (kadınların siyaha boyatması umumiyetle caizdir)
Kaş Alma-Kıl Yolma Hz. Peygamberin, “Allah yüz tüylerini yolan ve yolduran kadına lanet etsin... ”[Buhârî, “Libâs”, 84; Müslim, “Libâs”,120.], hadisinin, kadının başkaları için kaş alıp kıl yolmasını yasakladığını söyleyen çoğunluğa göre, kocası için ve onun izniyle yüz kıllarını alması, makyaj yapması, kaşını düzeltmesi/inceltmesi caiz iken, Mâlikîler dahil bazı alimlere göre yaratılışı değiştirme olup caiz değildir/mekruhtur. Esasen, saç ekleme, boyama, yüz kıllarını yolma yasakları, yaratılışı değiştir me, insanları aldatma, farklı görünmeye yönelik olup, saçları bitmeyen/anormal şekilde dökülen, erken yaşta ağaran, yüzü/vücudu anormal şekilde kıllanan çocuğun/gencin yapmasında sakınca görülmemiştir
b) Vücutta Kalıcı İz Bırakan Tasarruflar
Dövme (veşm), hadislerde şiddetle yasaklanıp lanetlenmiş [1Buhârî, “Libâs”, 85-87; Müslim, “Libâs”, 119], fakihler de, fıtratı kalıcı olarak değiştirdiği için caiz görmemiş, hatta Şâfiîler dahil bir gruba göre, dövme yerindeki kan necistir/dövmeyi yok etmek vaciptir. Yine, hadislerde dişlerin güzellik için seyreltilmesi (teflîc) de yasaklanmış[Buhârî, “Libâs”, 86; Müslim, “Libâs”, 119]olup, âlimler de sırf güzellik için caiz görmemişlerdir. Ancak, dişleri gümüş veya altınla sağlamlaştırma, dolgu ve kaplama, kızların kulakları nın küpe için delinmesi caizdir.
Estetik Ameliyat Savaşta burnu kopan Urfece(ra)’nin yaptırdığı gümüş burun koku yapınca, Hz. Peygamber altından yaptırmasına müsaade etmiş[Tirmizî, “Libâs”, 31]önceki dönem fakihleri de vücuttaki tasarruflarda tedavi, ihtiyaç ve zarureti esas alıp manen eziyete/aşağılanmaya sebep olacak fazla parmak, diş vb uzvu kestirmeyi hilkate/normale dönüş ve zararın izâlesi olarak görmüşlerdir. Ancak, burun, çene, kulak, göğüs, bacak gibi uzuvlara yapılan müdahalelerle daha güzel ve genç görünme, yaşlılık kırışıklıklarını giderme, yüz gerdirme,(hareketsizlik, aşırı beslenme, hormonal dengesizlik ve ırsiyet kaynaklı) şişman lığı giderme/yağları aldırma hilkati bozma/değiştirme (tebdil/tağyir) ve aldatma (haram) sayılmıştır.
ALTIN GÜMÜŞ KULLANMA
Süslenme ihtiyacı ve eğilimleri dolayısıyla kadınların israf ve gösterişe kaçmamadan, cinsî tahrik aracı yapmadan altın ve gümüşü ziynet eşyası olarak kullanabilecekleri belirtilmiş, erkeklere ise yasaklanmış olup bu konudaki hadisler şöyledir: "Altın ve ipek ümmetimin erkeklerine haram, kadınlarına helâldir" (Ebû Dâvûd, "Hâtem", 3; Tirmizî, "Libâs", 1)."Altın ve gümüş kaplardan bir şey içmeyiniz ve bu ikisinden yapılan tabaklarda bir şey yemeyiniz. Çünkü bu tabaklar (sıhâf) dünyada müşrikler için, âhirette ise sizin içindir."(Müslim, "Libâs", 2) "Gümüş kaptan içen, karnına cehennem ateşini akıtmaktadır" (Müslim, "Libâs", 1)"Hz. Peygamber, altın ve gümüş kaplardan yiyip içmemizi, ipek ve dîbâc giymemezi ve ipek üzerine oturmamızı yasakladı" (Buhârî, "Libâs", 27)."Hz. Peygamber altın yüzük kullanmayı yasakladı" (Buhârî, "Libâs", 45).Bir rivayete göre, Resûlullah altın bir yüzük takıyordu,ashabının da edindiklerini görünce çıkarıp atmış ve artık hiç takmayacağını söylemiş, onlar da çıkarıp atmışlar (Buhârî, "Libâs", 46), başka bir rivayete göre ise Hz. Peygamber altın bir yüzük edinip kaşını avuç içine getirmişti kiinsanlarda böyle yapınca onu atıp gümüş bir yüzük edinmiştir (Buhârî,"Libâs", 45) Enes.b. Mâlik ise,"Hz. Peygam ber gümüş yüzük takmıştı. İnsanlar da taktılar. Resûlullah çıkarıp atınca insanlar da attılar" [Buhârî, “Libâs”,47.] demiştir
a) Ziynet Eşyası Olarak
Altın ve gümüş ziynet eşyası olarak ittifakla yalnızca kadınlara caiz olup onların da lüks ve israfa kaçmamaları, gösteriş ve cinsî cazibe amaçlı kullanmamaları gerekir.
b) Ev Eşyası Olarak
Altın ve gümüş kaplardan bir şey yemek içmek Muâviye b. Kurre dışında, bütün fakihlere göre haram iken, Zahirî mezhebinin kurucusu Dâvûd b. Ali’ye göre içmek haram ise de yemek yenilebilir. Yeme içme dışında da çoğunluğun görüşü (abdest vb kabı, yazı gereci, ev eşyası vb. olarak da) aynı iken, Şevkânî’ye göre diğer kullanımları yeme içmeye kıyas edilemez
Altın ve Gümüş Eşya Bulundurma.
Bazı sahâbî ve tabiîn ile, “De ki: Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti haram kılan kimdir...”[el-A'râf: 7/32]âyetine istinaden, İ.Muhammede göre, üzerinde oturmamak ve uyumamak şartıyla altın ve gümüş süs eşyası, ipek örtülü sandalye ve koltuk bulundurulabilirken, Ebû Hanîfe oturup yatılabilir de der, Mâlikî, Şâfii ve Hanbelîler ise altın ve gümüş kapların ve diğer eşyanın evde bulundurulma (ve edinmeyi), haram saymışlar, hatta Şâfıîler, ticaret maksatlı dahi haram saymışlardır. Ebû Hanîfe, gümüş kaplı kaptan içmeyi, abdest almayı, gümüş kaplı eyer kullanmayı, gümüş sırmalı sedire oturmayı, altın veya gümüş karışımlı kapları kullanmayı caiz görürken, Mâlikîler kılıç ve mushaf dışında haram saymışlardır. İ.Şevkânî, “günümüzde fazla değeri kalmamış gümüş kapların kullanımı caiz, daha değerli kaplarınki doğru değil’’ diyenlere, “öyle ise, altın ve gümüşten daha değerli kap kullanmak da “cennet ehline benzemek” olup, haram olmalıdır’’dese de, cennet ehline benzeme yasağa götürseydi, asırlardır meşru sayılan birçok şeyin de terkedilmesi gerekir denilmiştir)
Altın Yüzük Kullanma
İlgili hadislere istinaden çoğunluk, altın yüzük(hâtem) erkeklere haram derken, bazıları ise (hadislerdeki yasağı bazı illet ve maksada bağlayarak) Hz. Peygamberin bazı sahâbîlere ses çıkarmadığı rivayetlerine[bk. Nesâî, “Zînet”, 46] istinaden mubah demişlerdir. Burada söz konusu kaşlı/kaba yüzük olup, teberrüken ve hatıra olarak takılan nişan yüzüğü Kâmil Miras'a göre yüzüklerin zarifleştiği, erkeklerin neredeyse nişan hariç yüzük takmadığı, hatta ayıp sayıldığı günümüzde, nişan halkası olarak mubah diyenlere ve İ.Muhammedin böbürlenmeksizin süs eşyası olarak caiz ve nimetin izharı saymasına istinaden mubah olmalıdır. Erkeğe gümüş yüzük zarurete binaen mubah denilmiştir ki nişan yüzüğü de örfî zaruret olup üstelik günümüzde bir halkanın ekonomik değeri de haramlık sebebi olan övünme/israf derecesinde değildir.” [Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, IV, 288-289](Altın ve ipeğin âlem (nişan ve rozet) olarak kullanımı Hanefîler dahil bazılarına göre caizdir.
e)Altın Süsleme
Hanefîlere göre, mescidin süsleme/saygı amacıyla altın suyu, ahşap vb. şeylerle tezyininde sakınca bulun masa da fakirlere harcanması daha faziletli olup, Mescid-i Harâm'a nakledilen malları gören Ö. b. Abdüla zîz,“Miskinler ve fakirler direklerden daha muhtaç” demiştir. Hanefîlerde mescid süslemesi mescidin parasından yapılamaz, hatta kayyım (mescidin işlerine bakan) da harcasa, bir görüşe göre tazmin eder.
SAÇ SAKAL BIYIK
Hz. Peygamber sav “Bıyığınızı kısaltınız, sakalınızı uzatınız”[Buhârî, “Libâs”, 64.],“Bıyıklarınızı kırpınız, sakalları uzatınız. Mecûsîler'e muhalefet ediniz”[Müslim, “Taharet”, 16],“Müşriklere muhalefet ediniz, sakalları çoğaltınız, bıyıkları kesiniz”[Müslim, “Taharet”, 16],“Bıyığı almayan bizden değildir”[bk. Buhâ rî, “Libâs”, 63-65; Tirmizî, “Edeb”, 6] hadislerine, sahabe uygulamasına, Rasule ittat ayetlerine istinaden ve hilkati bozupkadınlara benzenildiği gerekçesiyle, çoğunluk sakalı tıraş etmeyi haram, Şâfiîler'den İ.Gaz zâlî, Râfîî, Nevevî, Mâlikîler'den Kâdî İyâz mekruhsaymış, E. Davud şârihi Hattâbî, sakal bırakma nın da sayıldığı on şeyin fıtrattan olduğu hadisindeki ‘fıtrat’ın’ çoğunluğa göre itaat ve tatbiki gereken “sünnet” olduğunu [Me'âlimü's-sünen, I, 44.]söylemiş,bıyığın derince kırkılması, üst dudağın gözükecek şekilde alınması tavsiye edilmiştir.Hz. Peygamber saçlarını omuzlarına kadar uzatıp, bazan da kısaltmış veya kazıtmış ise de bu örfî bir davranış ve kişisel bir tercih olarak görülmüştür. (Bazı muasır âlimlere göre ise, sakal ve bıyık sünneti, diğer giyim kuşam gibi tabii ve örfîdir)
KOLONYA ve ALKOLLÜ MADDE KULLANIMI
Kolonya, günümüzde bilhassa güzel koku ve temizlik gibi amaçlı yaygın kullanıma sahip alkol ihtiva eden sıvı bir madde olup genelde patates, kamış, mısır gibi düşük maliyetli maddelerden veya diğer sentetik yollarla üretilmekte ve alkol oranı ayarlanabilmektedir. Parfüm, deodorant, sprey vb. ise, az veya çok alkol ihtiva ettiğinden tartışma konusudur. İslâm sarhoş edici nesnelerin sarhoş olma maksadıyla kullanımını kesin olarak yasaklamış olup çoğunluğa göre, ne maksatla olursa olsun sarhoş edici içkilerin azının da, çoğunun da içilmesi haram, içerisinde alkol bulunan kolonyanın ve benzeri maddelerin sarhoş olmak maksadıyla kullanılması da böyledir. Kolonyanın temizlik, serinleme, güzel koku gibi değişik amaçlarla kullanılmasında ise bazı fakihler karşı görüşte olmakla birlikte büyük çoğunluğa göre şarap necis olup namazın sıhhatine engel iken, azı veya çoğu sarhoş edici diğer şeylerin necis olduğuna dair delil yoktur. Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre bunlar necis olmayıp sarhoşluk için içilmeleri haramdır. M.Hamdi Yazır da “şarap, şampanya, arak ve konyak dökülenler yıkanmadıkça namaz kılınamazken, üzüm şarabı mâmülü olmayan ispirto, bira vs müskiratın namaza mâni olacağı iddia edilemez” demiştir.[Hak Dini Kur'an Dili, I, 762-763] Netice olarak, şarap dışındaki alkollü içkiler necis olmayıp, ancak içilmeleri haram olup, kolonya da böyle iken,(Hanefîlerde içmemek kaydıyla değişik amaçlarda kullanılabilir) Şafiîlerde kolonya necis olup içilmesi de kullanılması da haramdır.