Budizm ile Taoist tabiat felsefesinin karışımından meydana gelen Çin’deki Ch’an mezhebi veya Çin Budizmi, 13. yüzyılda Japonya’da Zen Budizmi olarak varlığını devam ettirmiştir. Zen ismi, Sanskritçe’de ‘meditasyon’ veya ‘murakabe’ anlamına gelen ‘dhyana’nın Çince’deki tercümesi olan ‘Ch’an’ kelimesinin Japonca karşılığıdır.
Meditasyonu ön plana çıkaran bir mezhep olan Zen Budizmi’ne göre, bedenini ve nefesini sıkı bir terbiyeye tabi tutan kişinin zihni, birden bire mantık bağlarından kurtulur ve ani bir aydınlanma gerçekleşerek hakikate dair ilhama kavuşur. Bu mezhep, iç tecrübenin geliştirilmesi ile kutsal bilginin doğrudan elde edilebileceğini kabul eder. Çünkü, insan fıtratının, kendisinde mayalanmış olan Buda tabiatını gerçekleştirebilecek yani ‘aydınlanabilecek’ kapasite ile donatılmış olduğunu kabul eder. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de, ‘yogo’ da denilen meditasyon ve derin tefekkür seanslarının gerekliliğine vurgu yapar. Zen Budizmi, aydınlanmanın meditasyon dışında yapılan günlük işler vasıtasıyla da gerçekle- şebileceğini savunur. Bu durum, Japon sanatı, edebiyatı ve estetiğinin gelişimini doğrudan etkileyecektir. Yapılan işi farklı bir meditasyon olarak değerlendiren Zen Budizmi, kendini halkın hayatında düzen ve insicam ideali olarak, manastırlarda ise temizlik, sesizlik, disiplin ve çalışma şeklinde göstermiştir. Keşişler, toplumda çalışmayan insanlar olarak değil, meditasyon, el sanatları ve zanaatla uğraşan bir kesim olmuştur. Bu nedenle Zen Budizmi, aydınlanma tecrübesini beklemeyi ve günlük çalışma ve sanata özen göstermeyi önemsemektedir. Bu yaklaşım, meditasyon ve murakabe yolu ile kurtuluşu hedeflemektedir. Belin dik tutulması ile bağdaş kurulup ‘oturarak meditasyon’ yapmak anlamına gelen ‘Zazen tekniği’ ile sükuna kavuşmak hedeflenmektedir. Zen keşişlerinin ‘Zazen’ yaptıkları salonlara ‘Zendo’ veya ‘Sodo’ adı verilmektedir.
Zen Budizm’in, Japon kültüründe özellikle de muharip güçler olan ‘samurayların’ terbiyesinde ve ahlaklarında önemli tesirleri olmuştur. Nitekim onun, askeri tekniklerden judo ve kılıç kullanma sanatı olan kendonun gelişmesinde önemli rolü olmuştur. Zen meditasyonunu yapan kimseler, bütün varlıklarını belli bir noktada yoğunlaştırdıkları için, Japon sanatında her şeyin hakikatinin bir tek çizgi veya bir iki satırla ifade edilebileceği anlayışını geliştirmişlerdir. Bu yönüyle Zen mezhebinin, Japon lirik şiirinin gelişmesinde önemli etkisi olmuştur. Zen anlayışında ayrıca, kaligrafi, resim, boyama, bahçe düzenleme, çay seremonileri ve kılıç sanatına da önem verilir. Zen Budizmi, Rinzai ve Soto olmak üzere iki kola ayrılmıştır ve 20. yüzyılda Avrupa’da manevi arayış içerisindeki insanlarda büyük ilgi uyandırmıştır.
Aydın, M. (2008), Dinler Tarihine Giriş, Konya. Eliade, M. – Couliano, I. P. (1997), Dinler Tarihi Sözlüğü, (çev. Ali Erbaş), İstanbul. Gündüz, Ş. (2007). Yaşayan Dünya Dinleri, Ankara. Gündüz, Ş. (1998). Din ve İnanç Sözlüğü, Ankara. Küçük, A. – Tümer, G. – Küçük, M.A. (1999), Dinler Tarihi, Ankara. Lenoir, F. (2000), Encyclopédie des Religions, Paris, c. I-II. Poupard, P. (1984), Dictionnaire des Religions, Paris, c. I-II. Schimmel, A. (1999), Dinler Tarihine Giriş, İstanbul.