Çince’de ‘yol’ anlamına gelen ‘Tao’, Taoizm’in tanrıyı ifade etmek için kullandığı bir kavramdır. Taoizm’in kurucusu olan Lao-Tse’nin yazmış olduğu eserin adı ‘Tao-Te-King’dir ve ‘Yol ve Onun Erdeminin Kitabı’ anlamına gelmektedir. Konfüç- yanizm ile birlikte Çin’in milli dinlerinden biri olan Taoizm, öğretilerinde yoğun olarak sırlara yer vermesi ile dikkati çekmektedir. Ayrıca, âlemi ‘Ying’ ve ‘Yang’ diye isimlendirilen iki zıt kutubun ilişkisinden hareketle izah etmesi bu dinin en belirgin özelliklerindendir.
Tarihsel Süreç
Taoizm, M.Ö. 6 yüzyılda yaşamış olan Lao-Tse (veya Lao-Tzu) tarafından kurulmuştur. Çin’de Çu Hanedanlığı’nın yıkılmaya yüz tuttuğu bir dönemde yaşayan Lao-Tse’den sonra Taoizm’in nasıl bir tarihsel gelişim gösterdiği tam olarak bilinmemektedir. Budizm’in etkisi ile sonraki dönemlerde din adamları sınıfı teşkilatını kuran Taoizm, günümüzde başta Çin olmak üzere Tayvan, Japonya, Kore ve Amerika ile birlikte, kısmen bazı Asya ve Avrupa ülkelerinde taraftarları olan bir dindir.
Kurucusu
Taoizm’in kurucusu Lao-Tse’dir. ‘İhtiyar Bilge’ veya ‘Yaşlı Üstad’ anlamına gelen LaoTse’nin gerçek adı Li-Tan’dır. Öğretilerinde sıkça ‘erdeme ve bilgeliğe’ atıf yapması nedeniyle ‘Lao-Tse’ ismi kendisine lakab olarak verilmiştir. Lao-Tse, Çin’in Çu Hanedanlığı döneminde doğmuştur. Lao-Tse, Çu devletinin saray arşivinde memur olarak çalışmıştır. Çu Hanedanlığı’nın yıkılmaya yüz tuttuğunu fark eden Lao-Tse, saraydaki görevini terk ederek bir dağın yamacındaki bir kulübeye yerleşir. Daha sonra, Batı’ya doğru gitmiş ve Honan geçidine geldiğinde, geçitin muhafızı ve öğrencisi olan Tsi’nin ricası üzerine, iki kısımdan oluşan ‘Tao-Te-King’ adlı eserini yazmıştır. 80 yaşından sonra vefat ettiği bilinen Lao-Tse’nin ne zaman öldüğü kesin olarak bilinmemektedir. Hayatı hakkında çok az şey bilinen Lao-Tse, ‘Tao-Te-King’ sayesinde görüşlerini geniş halk kitlelerine ulaştırabilmiştir. Çin kaynakları onun Hotan’a gittiğini ve orada öldüğünü nakletmektedir.
İnanç Esasları
Tao İnancı
Hem Taoizm hem de Konfüçyanizm’de merkezi bir öneme sahip olan Tao (veya Dao), kelime olarak ‘yol, yaratıcı ilke, yön, yol gösterme, söyleme’ gibi anlamlara gelmektedir. Taoizm’e göre, âlem yaratılmadan önce bir ‘Yaratıcı İlke’ olarak ‘Tao’ vardı. Tao, dünyanın da içinde yar aldığı bütün varlığı yöneten sebeptir. Mahiyeti bilinmeyen ve mutlak özgür olan Tao, aynı zamanda Yin ve Yang arasındaki tezadı birleştiren ilkedir.
Taoizm’in kaynaklarına göre Tao; doğruluk, yol, dünyanın tabii nizamı, dünyayı yöneten sebep, dünyanın değiştirilemez kanunlarına göre işlemesi, âlemden önceki ilk ve her şeyi kucaklayıcı sebep, yaratıcı ilke, varlığın değişen çokluğunun temelindeki değişmez birlik, hayat ve her türlü hareketi meydana getiren güç, şekilsiz, mükemmel, kendi kendine yeterli, Gök’ten ve Yer’den önce var olan, sessiz, cisim olmayan ve değişmeyendir. O hiçbir tasvire sığmaz, gözle görülmez, dokunulmaz, yanılmaz, sınırsız, ezeli ve ebedi olandır.
Tao; kendiliğinden var olandır, her şeyi besleyen ve yaratandır. Bu yüzden O, bazen ‘Ana’ diye de isimlendirilir. Çünkü O, her şeyin ‘ana’sıdır, her şey O’ndan doğmaktadır ve her şeyi o beslemektedir. Tao’dan ‘Bir’ doğar; birden İki: Yin ve Yang; İki’den Üç doğar: Yin, Yang ve Nefes; Üç’ten de yaratılmış olan Evren doğar.
Tao’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve kimseyle rekabet etmez. O, her şeyi yapar fakat bunun karşılığında hiçbir şey istemez. Erdemli insan, davranışlarında Tao’nun bu özelliklerini kendisine örnek alan kimsedir. Ayrıca, Lao-Tse’ye göre erdemli insan; Tao’yu araştı- ran, Tao ile kendi tabiatı ve evrenin uyumunu gerçekleştiren kimsedir.
Yin ve Yang İnancı
Her şeyin yaratıcısı olan Tao, evreni bazı ilkeler çerçevesinde idare etmektedir. Bunların başında, iki zıt ilkeyi temsil eden ‘Yin ve Yang’dır. Kâinattaki her şey olumlu-olumsuz, iyi-kötü gibi her türlü zıtlığı temsil eden Yin ve Yang ilkesine göre meydana gelmekte ve hareket etmektedir. Göklerdeki cisimlerden yeryüzündeki her türlü varlığın karşı- lıklı etkileşimi ve hareketi bu ilkeye göre olmaktadır. Söz konusu ilke, Çin dinlerinden Konfüçyanizm’de de önemli bir inanç esasıdır.
Ahiret İnancı
Lao-Tse’ye göre, insanların dünyada birşeyler elde etmek için gayret göstermeleri boşunadır. Zira, dünya geçicidir. Önemli olan, geçici olmayanı yani kalıcı olanı elde etmek ve ona ulaşmaktır. Lao-Tse, ahiret inancı ve ahiret hayatının detaylarına ilişkin doğrudan açıklamalarda bulunmamaktadır. Taoizm’de ahirete ilişkin anlatımlar Budizm’in etkisi ile gelişmiştir. Buna göre, ‘insanlar bu dünyada yaptıkları iyi veya kötü işlerin karşılığını hem bu dünyada hem de gelecek dünyada görecektir.’ İnsanın bu dünyada acı çekmesi, yoksulluk ve üzüntü içinde olması, günahlarının keffareti olarak kabul edilir. Ömrün kısalması da, günahların sonucudur. İnsan, iyi bir yemek rejimi uygulamakla ve aşırılıklardan ka- çınmakla ölümü geciktirebilir.
Lao-Tse’ye göre, insanın sonsuz mutluluğu elde etmesi, başkalarının mutlu olmasına bağlıdır. Bu ise ancak, insanın kendi benliğinden sıyrılması, her türlü maddi isteklerden uzak durması ve başkalarının mutluluğu için gayret göstermesi ile mümkün olabilir. İnsanın kurtuluşu, Tao gibi bu dünyaya ait herşeyden bağını koparmakla mümkün olabilir. Çünkü Tao da kendisini hiçbir şeye bağlamaz ve hiçbir şey ile kendisini sınırlamaz.
Kutsal Kitaplar
Taoizm’in en önemli kutsal kitabı, Tao-Te-King’dir. Ancak, To-Te-King’den sonra çeşitli dönemlerde Taoizm’in kutsal kabul ettiği başka eserler de ortaya çıkmıştır.
Tao-Te-King
Lao-Tse tarafından yazıldığına inanılan Tao-Te-King, Taoizm’in temel kitabı kabul edilir. ‘Tao’, ‘yol, yaratıcı ilke’; ‘Te’, ‘erdem’ ve ‘King’ ise, ‘kitap’ anlamına gelmektedir. Buna göre, Tao-Te-King, ‘Tao’nun ve O’nun Erdeminin Kitabı’ anlamına gelmektedir. Tao-Te-King, ilkinde ‘Tao’ diğerinde ise ‘Te’nin anlatıldığı ve toplam 81 bölümden oluşan iki Kısım’dan meydana gelmektedir. Birinci Kısım 37 bölüm, İkinci Kısım ise 44 bölümdür. Tao-TeKing’deki öğretiler, Tao’nun anlamı çerçevesinde ele alınmaktadır. Kitapta, Tao’nun ne olduğu, O’nun özellikleri, erdemin ne olduğu, erdemli insanın vasıfları, ahlakın önemi, ahlaklı davranışın önemi, kâinatın düzeni, erdemli yöneticinin vasıfları gibi konular ele alınmaktadır. Genellikle üç veya dört kelimelik mısralardan ve birkaç satırdan oluşan bö- lümler, anlaşılması güç özlü sözler içermektedir. Yarıdan fazlası kafiyeli olan cümleler, eserin sözlü olarak nakledilmesinde kolaylık sağlamıştır.
Tao-Te-King, Tao’nun kelimeler veya kavramlarla açıklanamayacağını, onların ötesinde bir şey olduğunu ifade eder ve onu açıklarken mistik anlatımlar, tasvirler, tabirler, rumuzlar ve kapalı ifadeler kullandığı için mistik düşüncenin en eski eselerinden biri olarak kabul edilmektedir. Eserde, bu mistik anlatımın yanında kozmoloji, ontoloji ve ahlaka dair felsefi açıklamalar birlikte ele alınmaktadır.
Tao-Te-King’de üzerinde durulan konulardan biri de, ‘vu-vey’ (wu wei) prensibidir. ‘İş yapmadan çok iş yapmak’ anlamına gelen bu prensibe göre, iyi bir yönetici devlet işlerine en az müdahale eden yöneticidir. ‘Hareket etmeden hareket ettirmeyi’ esas alan bu anlayı- şa göre, Tao’nun kendisi hiç hareket etmediği halde evrende uyumlu bir hareket ve işleyiş vardır. Aynı şekilde, iyi bir yönetici de devletin uyumlu işleyişine fazla kanun çıkararak müdahale etmemeli, kendi haline bırakmalıdır. Tao-Te-King, Çin’in büyük klasikleri arasında yer almaktadır.
Taoistler’in Tao-Te King’in dışında kutsal kabul ettikleri başka eserler de vardır. Bunlardan ilki, Li-Ch’ang-ling tarafından hazırlanan ve ‘Cevap ve Karşılıkta Bulunma’ diye tercüme edilen ‘T’ai-shang Kan-Ying P’ien’dir. Diğeri ise, anonim bir eser olan Yin-Chih Wen’dir ve ‘Sessiz Yol’ olarak tecüme edilir. Bir diğeri ise, Taoist Kanon olarak da bilinen, 1120 cilt ve 5200 kısımdan meydana gelen ve M.S. 1019’da basılan ‘Tao Tsang’ adlı eserdir. Ne zaman yazıldıkları beli olmayan bu koleksiyonun onbeş asırdan fazla bir zamanda derlendiği tahmin edilmektedir.
İbadet
Taoist ibadet, Çin tarihinde ortaya çıkmış olan dinlere ait çeşitli unsurların karışımından meydana gelmiştir. Buna göre Taoist ibadetlere en eski Çin dinlerinden şamanistik ve bü- yüsel unsurların yanında, özellikle M.Ö. 2.yy.’dan itibaren Budist düşünce ve ritüeller ile yoga dahil edilmiştir.
İlk dönemlerde Taoist ibadetin amacı, gerçek mutluluğun elde edilmesi ve bu dünyada hayatın ebedi olarak sürdürülmesi amaçlanmakta idi. Bu amacın; Tao ile birikte olmakla, ‘iş yapmadan çok iş yapmak’ olarak tarif edilen ‘vu-vey’ ilkesini tatbik etmekle, şiddet ve kibirden uzak durmakla, sükunet ve tevazu sahibi olmakla gerçekleştirilebileceğine inanılmakta idi. Söz konusu ölümsüzlüğü elde etmek için simya, aşırılıktan uzak sade bir hayat yaşamak, perhiz kurallarına uymak, büyü ve yoga yapmak yardımcı uygulamalar olarak tatbik edilmiştir.
Han Hanedanlığı (M.Ö. 2.yy.) döneminden itibaren kült organizasyonuna ve rahiplerden oluşan din adamı sınıfına sahip olan Taoizm, Çin’de bir halk dini olarak yayılmıştır. Bu esnada, rakip din olan Budizm ile karşılıklı etkileşimde bulunmuştur. İlahların adedinin çoğalması bu etkileşimin sonucunda meydana gelmiştir. Aynı şekilde, rahip ve rahibeler için Budistler’de olduğu gibi manastırlar teşkil edilmiştir. Taoist din adamı teşkilatını büyücüler, rahipler, rahibeler, dini liderler teşkil etmektedir. Rahipler, dini törenlerin idaresinde, cenaze merasimlerinin düzenlenmesinde görev almakta ve mabedlerde falcılık yapmaktadırlar.
Taoizm’de ibadet, Tao’ya ve çeşitli tanrılara yapılmaktadır. Taoistlerin evlerinde, kapı önlerinde yer alan dolapların içinde tanrı tasvirleri ve putları bulunmaktadır. Her taoistin kendini yakın hissettiği tanrılar vardır. Bunlar içerisinde en meşhur olanı, savaş tanrısı Kvan-Ti ile zenginlik tanrısı Shin’dir. Halkın da katıldığı ibadetlerde rahipler trampet ve gong çalmaktadır. İbadet yapılacağı zaman mabedler kandillerle aydınlatılmakta ve tütsü- lerle donatılmaktadır.
Yeni yıl kutlamalarında, tanrıları tasvir eden heykeller, evler ve mabedler temizlenmekte ve kötü ruhlardan arındırılmaktadır. Yeni yıl için yapılan ibadetten sonra, ejderha resimlerinin yer aldığı kağıt ve kumaş parçaları sokaklarda dolaştırılmaktadır.
Taoist ibadetler içerisinde ilkbaharda yapılan ibadetlerin ve kutlamaların ayrı bir önemi vardır. Taoist rahipler, bu kutlamalarda ateş yakarlar ve yarı çıplak vaziyette ateşe atılan pirinç ve tuzun üzerinden yalınayak koşarak geçerler.
Taoistlerin mabedine Çince’de ‘miao’, manastırlarına ‘kung’ ve manastır mabedine ‘kuan’ denmektedir. Bu mabedlerde sayısız tanrı ve tanrılaştırılmış kahramanlarların resimleri yer almaktadır.
Mezhepler
Taoizm’de, çeşitli dinlerin ve kültürlerin etkisi ile zamanla yeni mezhepler veya ekoller ortaya çıkmıştır. Bu mezhep ve ekollerin tamamının gayesi, Tao’yu yaşamak veya O’na ulaş- maktır. Taoizm’in sayısız mezhebe sahip olduğu belirtilmektedir. Bununla beraber, söz konusu mezheplerden günümüzde varlığını devam ettirenlerin iki temel karakteri olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki; dünya nimetlerinden uzak durmak, meditasyona, zühde ve dini araştırmalara özen göstermek, inziva ve manastır hayatına önem vermektir. İkinci tip mezheplerde ise; rahiplik mesleğinin babadan oğula geçtiği kabul edilir ve rahiplerin evliliğine izin verilir. Burada, Taoizm’in en önemli dört yorumu veya ekolü ile Mahayana Budizmi’nin Taoizm ile birleşmesinden oluşan Ch’an mezhebi hakkında bilgi verilecektir.
Simyacı Ekol
Sihir ve büyüye dayalı bu ekolün en önemli temsilcisi Chiang Tao Lin’dir (M.S. 34). Sihirbazlığın ön planda olduğu bu ekolde dini ve felsefi yorumlar çok zayıftır.
Mistik Ekol
M.Ö. 4.yy.’da kurulmuş olan bu ekolün en önemli temsilcileri Chuang-Tzu ve Lieh-Tzu’dur. Chuang-Tzu, varlığın mistik meditasyon ve duygu ile anlaşılabileceğini ileri sürmektedir. Ona göre, Tao’yu akıl ile keşfetmek mümkün değildir. O’nu ancak duygularımızla anlarız. O, insanın bunu elde etmek için kendi benliğini herşeyden arındırması ve kalbini saflaş- tırması gerektiğini belirtir. Lieh-Tzu’ya göre ise, insanlar hiçbirşey yapmadan kendilerini kainatın tabi olduğu kanuna uydurursa daha uzun bir hayat yaşamayı elde edebilirler.
Ferdiyetçi Ekol
Bu ekolün temsilcisi, M.Ö. 4.yy.’da yaşamış olan Yang-Tzu’dur. Bu ekole göre, her şey belli bir kadere bağlı olarak hareket etmektedir. Bu nedenle, kaderin belirlediği şeyin dışında hiçbir şey olmaz. Cemiyet kurallarının önemi yoktur. Ferdin refah ve saadeti herşeyin üstündedir. Bu noktada, ferdin kendini geliştirmesi ve düzeltmesi için uyması gereken kurallar önemli bir yer tutmaktadır.
Legalist Ekol
M.Ö. 230’da yaşamış olan Han-Fei-Tzu, Shang-Tzu ve Li-Ssu bu ekolün temsilcileri kabul edilir. Bu ekole göre, herşeyin bir kuralı vardır. Gökteki yıldızlar nasıl belli bir kurala göre hareket ediyorsa, insanların saadeti de kurallara uyarak hayatlarını sürmeleri ile mümkündür. Bu nedenle devlet, halkının huzuru ve saadeti için kanunlara uymalarını sağlamalıdır.
Ch’an Mezhebi
Ch’an Mezhebi, Mahayana Budizmi’nin Çin’deki koluna verilen bir isimdir. Bu nedenle, ‘Çin Budizmi’ de denmektedir. Ch’an, Budizm ile Taoist tabiat felsefesinin karşımından meydana gelen bir sistemdir. Ch’an kelimesi, ‘aydınlanmaya götüren meditasyon’ anlamına gelen Sanskritçe’deki ‘dhyana’ kavramının Çince tercümesidir. Adından da anlaşıldığı üzere, meditasyonu ve sezgiyi temel alan bir mezheptir. Ch’an mezhebi, 6. yüzyılda Hindistan’dan Çin’e gelen Bodhidharma tarafından kurulmuştur. Ch’an mezhebinin temel doktrinlerini ise, Hui Neng (ö. 713) tespit etmiştir. Meditasyon eksenli bir öğretiye dayalı ritüel ve yaşayışa sahip olan Budistler, Hui Neng’den sonra mabedlerine ve evlerine meditasyon bölümleri eklemişlerdir.
Bu anlayış, ‘hakikat’i tüm farklılıklardan uzak olarak birden ve bir bütün olarak kavramayı hedeflemektedir. Buna göre Mutlak Hakikat, her türlü ritüel, meditasyon, büyü ve düşünce formlarından bağımsız olarak anlaşılan ‘Buda’nın Hakikatidir’. Bu hakikat bilgi ile veya zihnî alıştırmalarla ve arayışlarla elde edilemez, çünkü bunların üzerinde bir varlığa sahiptir. İnsanların kullandığı diller hakikati ifade etmekten acizdir. Bu hakikat, her türlü mantıkî faaliyet durduğu zaman aniden ortaya çıkan manevi bir aydınlanmadır. Buna göre, ‘mevcut olan’ ile ‘mevcut olmayan’ bir vehimden ibarettir. Zira, gerçekte kainattaki her şey Buda’nın aklının bir ifadesi ve tezahürüdür.
Ch’an ekolüne göre, bilgide asıl amaç, ‘bilinen’ ile ‘bilen’in bir olmasıdır. Bu süreç, bilen ‘özne’nin kendisini bilmesi ile başlar. Nesneleri ve toplumu bilmek için özne önce kendisini bilmelidir. Bunun için, öncelikle ‘özne’nin kendisini bilmesine engel olan unsurların temizlenmesi gerekir. Bu ise, bedeni ve nefesi kontrol altına alarak ruhsal konsantrasyona ulaşmakla mümkündür. Bu, ‘meditasyon’ yaparak gerçekleşebilir. Meditasyon yapan kişi, ‘lotüs oturuşu’ halinde olmalıdır.
Lotüs oturuşu ile meditasyon yapan kişi, sırtını dik tutar, dizlerini yere yaslar halde bağdaş kurar, sağ ayak tabanı yukarı bakar, sol bacağını sol ayak tabanı yukarıda kalacak şekilde sağ bacağın üzerine koyar, başını hafifçe eğer, el bileklerini kavuşturarak kucağına ve diz üstüne kor, gözleri ise yere bakar vaziyettedir.
17. yüzyıldan itibaren Ch’an keşişleri Amida’nın ismini düzenli olarak zikretmek olan ‘nenbutsu’ pratiğini yapmaya başlamışlardır. Bu mezhep, Çin’deki hem Konfüçyüsçü akımları hem de Taoist akımları etkilemiş ve manastırlardaki keşişlerin dini hayatlarını derinden etkilemiştir.
20. yüzyılın başlarında T’ai Hsü’nün yeni yorumuyla Çin Budizmi yeni bir atılım ger- çekleştirmiş, ancak Çin’deki komünist rejimin basksıyla gerileme sürecine girmiştir. Bu mezhebin inanç ve düşünceleri Kore ve Japonya’da yayılmıştır. Ch’an Budizmi, Japonya’da Zen Budizmi diye varlığını sürdürecektir.
Aydın, M. (2008), Dinler Tarihine Giriş, Konya. Eliade, M. – Couliano, I. P. (1997), Dinler Tarihi Sözlüğü, (çev. Ali Erbaş), İstanbul. Gündüz, Ş. (2007). Yaşayan Dünya Dinleri, Ankara. Gündüz, Ş. (1998). Din ve İnanç Sözlüğü, Ankara. Küçük, A. – Tümer, G. – Küçük, M.A. (1999), Dinler Tarihi, Ankara. Lenoir, F. (2000), Encyclopédie des Religions, Paris, c. I-II. Poupard, P. (1984), Dictionnaire des Religions, Paris, c. I-II. Schimmel, A. (1999), Dinler Tarihine Giriş, İstanbul.